Bir bomba hikayesi

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Malum, geçen hafta İstanbul'un kalbi İstiklal Caddesi'nde hâlâ tartışılmaya devam eden bir bombalama vakası yaşadık.

Ortalığı kaplayan muammanın tozu dumanı ise bir türlü dağılmadı...

Bizzat varlığıyla tartışma konusu haline gelen İçişleri Bakanı bombanın patladığı saatte Suriye'deki İdlib ve çevresinde muzaffer bir komutan gibi dolaşıyordu.

Oradan apar topar İstanbul'a döndü ve sabaha karşı bombanın "PKK tarafından özel olarak yetiştirilmiş bir istihbarat elemanı" tarafından patlatıldığını, bunu ABD'nin tertip ettiğini, "mesajın alındığını" açıkladı.

Zaten bombalamanın faili de hızla yakalanmıştı!..

Faili hemen bize tanıttılar. "PKK tarafından özel olarak eğitilmiş istihbarat elemanı" hiç de öyle bir profil çizmiyordu. Aslında dünyadan ve ne yaptığından bile haberi yok gibiydi.

Bu esnada başka görüşler, bilgiler duyamıyorduk çünkü internet bant genişliği ve sosyal medya kısıtlandı.

Daha önce yapılan 'deprem tatbikatı'na sanki bir de 'seçim acil durum tatbikatı' eklemişlerdi ve bu 'tatbikat' çok daha ciddi görünüyordu.

Gün ağardı... Cumhurbaşkanı imzalı teşekkür yazısında bombalamayı tertip ettirdiği ve "mesaj verdiği" öne sürülen ABD'ye şükranlar iletildi. İçişleri Bakanı açığa düşüverdi...

Açık kaynaklardan toplayabildiğimiz bilgiler çoğaldıkça tuhaflıkların da çoğaldığını gördük.

Birincisi, evet, İçişleri Bakanı'nın beyanının aksine, ağabeyi ÖSO komutanı olan kadın fail hiç de "özel olarak eğitilmiş bir istihbarat elemanı" gibi değildi.

Tavşan gibi ürkek; haliyle, tavrıyla, görünümüyle son derece 'amatör'; eylemin ardından temel sakınma, kendini gizleme protokollerinin hiçbirine uymamış, İstanbul'daki tüm kameralara hakkında belgesel hazırlanacak kadar resim vermiş bir profil vardı karşımızda.

Sonradan parça parça medyaya yansıyan ifadeleri de çelişkileri besliyordu. Bir istihbarat zincirinin her şeyden bihaber 'kullan-at' piyonu olduğu neredeyse kesindi.

İkincisi, bütün PKK ve YPG kaynakları, bombalamayla ilgilerinin olmadığını ilan etti. PKK'nın, bugüne dek yaptığı eylemleri üstlendiğini biliyoruz. Sivillerin öldüğü ve kamuoyunda çok tepki çeken eylemler buna dahil. Bu eylemi üstlenmediler.

Üçüncüsü, istihbarat uzmanlarının verdiği bilgilere göre İstiklal Caddesi'nde patlatılan bomba PKK'nın kullandığı türden bir bomba değildi. Hadi, bu sefer bir değişiklik yapmış olsunlar, amaç neydi?

Ve bombalamanın ardından başlayan operasyonda tutuklananların hemen hepsinin Suriyeli Arap olması gibi daha bir sürü tuhaf çelişki...

Medyada ve siyaset aleminde pek az kişi bu durumu sorguladı. İnsanlar merak ettikleri soruları sorsa 'vatan haini' damgası yiyecekmiş gibi hissediyordu sanırım.

'Muhalif' diye tanınan isimler bile iktidar kanadından gelen tüm çelişkili açıklamalara rağmen hiç sorgulamadan iktidarın gösterdiği hedefte birleşerek 'terör lanetleme' seansına girişti...

Eski Emniyet Müdürü Saadettin Tantan gibi birkaç isim Suriye'de faaliyet gösteren 'İslamcı terör gruplarının' normalleşme endişesi duydukları ve buna karşı mesaj verdikleri gibi başka ihtimallere dikkat çekti ama bir genel mutabakat oluştu, kimse çok ses etmedi.

Sonuç?

Artık alışıldığı üzere, iktidar her seçim öncesinde olduğu gibi Suriye ve Irak'taki Kürt bölgelerine harekat düzenliyor...

Savaş naraları, kahramanlık nutukları, 'bir gece ansızın gelebiliriz'ler...

Sofrasına peynir koyamayan nüfus, tüm dünyaya kafa tutan, kafa tutmak ne demek, posta koyan bir devlet sahibi olduğuna inandırılıyor.

Hayaller 'dünya lideri' ve 'düşmanları dize getiren' Türkiye ama gerçekler çok da Sisi!..

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Peki, tüm tuhaflıklara, çelişkilere rağmen mevcut iktidarın açıklamalarını doğru kabul edelim.

Ve izin verirseniz, son yaşadıklarımızdan yola çıkan kısa bir kurgu-hikaye ile bitirelim yazıyı...

Günlerden 13 Kasım... Hava mutedil, 25 derece... Halep'e yakın El-Rai kasabasında ana okulu ve ilkokul açılışı var...

Törene kalabalık bir heyetle katılan Türkiye İçişleri Bakanı daha sonra aynı yöredeki bir sanayi bölgesini geziyor.

Yaptığı konuşmada, nedense, ABD'ye sataşıyor ve Amerikan uçakları Afganistan'dan ayrılırken o uçaklara tutunarak kaçmak isteyenlerin nasıl feci şekilde düşerek öldüklerini anlatıyor...

Daha sonra Bakan, beraberindeki o kalabalık heyetle İdlip'e geçiyor. 600 briket evin teslim töreni var.

Orada kendisini dinleyen Suriyelilere, "Elimizi üzerinizden hiç çekmeyeceğiz" diye büyük bir kararlılıkla hitap ediyor...

Kalabalıktan birileri göz göze geliyor. Kenarda bekleyenin telefonu çalıyor, kısa bir telefon konuşması yapıyor.

Ardından İstanbul'da bekleyen 'Hacı'nın telefonuna mesaj yolluyor: "Harekete geçin..."

O sırada Bilal'in Taksim'e getirip bıraktığı Ahlam, 45 dakikadır kamuflajlı kıyafetiyle bir bankta oturuyor. Telefonu çalıyor...

Arayan 'Hacı': "Çantayı oraya bırak, kalk ve uzaklaş. Biri gelip çantayı oradan alacak..."

Ahlam çantayı bırakmış, cadde üzerinde kendine parfüm bakarken çantadaki TNT kalıbı patlamıştır.

Panikle koşmaya başlayan Ahlam eşyalarını almak için taksiyle çalıştığı tekstil atölyesine gidiyor, oradan korsan taksici Ahmed ile Ahmed'in annesinin evine yollanıyorlar...

O küçük insanlar kocaman bir oyunun parçası haline geliyor...

Peki oyunun maksadı neydi?

Oyunlarda kaybedenler, kaybetmeyenler, kazananlar vardır.

Belki de Süleyman Soylu İdlib'de Dünya Lideri'nin Suriye'deki gölgesi rolünü oynarken, başka birileri, "Ankara'daki Saray'ın o topraklarda hak iddia edemeyeceği" mesajı veriyordu.

Neden olmasın?

Bombalamanın ardından kopan gürültü, hemen akabinde Türkiye'nin Suriye ve Irak'taki Kürt hedeflerine yönelik harekatı, atılan savaş naraları, buralarda bulunan ABD'nin, özellikle kara harekatı laflarının ardından, kısmi de olsa huzursuzluk duyması, Türkiye-ABD dengelerinin bozulması, hiç hesapta olmayan bir faili akla getirmiyor muydu?

Hikayenin hiç kaybetmeyeni, hatta kazananı kimdi?

Dediğim gibi, bu sadece kurgu-hikayeydi ve hikayede güneye, batıya, doğuya bakıldı ama kuzeye kimse bakmadı...

Zaten hikayelerin en güzel yanı kurguyu istediğiniz gibi yapabilmeniz değil midir?..

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA OKU

DAHA FAZLA HABER OKU