"Rusya-Ukrayna Savaşı'nda kullanılan kimyasalların iklime etkisi uzun vadede çok ağır olacak"

Savaşlarda kullanılan balistik füze ve bombalardan çıkan kimyasal gazlar, küresel ısınmaya yol açıyor. Bu beraberinde kuraklık ve gıda krizi getiriyor. Uzmanlara göre savaşın olumsuz etkileri önce yerelde sonra da yakın coğrafyada hissedilecek

Ukrayna ile Rusya arasındaki savaş 8 ayı geride bıraktı.

256 gündür devam eden savaşta sayısız bomba, füze kullanıldı.

Bu süre içerisinde hissedilen ilk olumsuz etki, enerji krizi ve gıdaya ulaşımdaki aksaklıklar oldu.

Özellikle Rusya'nın doğalgaz vanalarını kapatması üzerine Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin bu yıl "donacakları" ifade edildi.

Şimdiye kadar soğuklar başlamadı. Zira kullanılan balistik füze, bomba ve diğer silahlardan çıkan kimyasal gazların ısınmaya yol açtığı belirtiliyor.

Avrupa'da dondurucu soğuklar başlamadığı gibi Türkiye'de de yağışlardan henüz eser yok.

Baraj ve göllerdeki su seviyesi ise her geçen gün düşüyor.

Savaşta kullanılan silah sistemlerinden yayılan kimyasal gazların hemen bu derece etki edip etmeyeceği tartışmalı fakat bunların iklime olumsuz etkisi mutlaka olacak.

Çevre, iklim ve meteoroloji uzmanları bu konuda uyarıda bulunuyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Yaşanan çatışmalarda kullanılan bombalar atmosferi de olumsuz etkiliyor"

Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Güven Özdemir'e göre savaşta ateşlenen her mermi, patlatılan her top, füze ve bomba havayı kirletiyor. Bu kirlilik mevsimlerine değişmesine ve kuraklığın yaşanmasına neden oluyor.

Dünya'da global bir iklim krizinin yaşandığını anımsatan meteoroloji mühendisi Dr. Özdemir, "Bunun getirdiği olumsuzluklar had safhada" dedi.

Savaşlardan dolayı düzensiz göçlerin arttığını, insan hareketliliği başta olmak üzere pek çok çok olumsuz tesirlerinin görüldüğünü vurgulayan Özdemir, "Yaşanan çatışmalarda kullanılan bombalar atmosferi de olumsuz etkiliyor" diye konuştu.

Buna bağlı olarak hava sıcaklıklarında 1-1,5 derecelik artış olacağı öngörülerinin bulunduğunu hatırlatan Özdemir, "Artışın 2030'a kadar devam edeceği ve bu düzeyleri de hatta geçeceği söyleniyor" ifadelerini kullandı.  

Bunun azaltılması için çalışmalar olduğunu ancak yeterli olmadığını vurgulayan Özdemir, "Bütün devletler belli bir üstünlük elde etmek, belli savaşlar yürütüyorlar. Bunlardan biri de Ukrayna-Rusya savaşı. Tabii ki Ukrayna-Rusya Savaşı bize olumsuz yansıma bize ve tüm dünyaya olumsuz yansıyor" diye konuştu.

 

1cdf0e5c-e397-4f3e-bf85-324b37c1fa56.jpg
Dr. Güven Özdemir / Fotoğraf: Sedat Elbasan



"Kuraklık ve tabii ki iklim değişikliğine yol açıyor"

Ukrayna-Rusya Savaşı'nda kullanılan bombalar, balistik füzeler, toplar ve kurşunlardan çıkan kimyasal gaz ve barutların ısınmaya yol açtığını vurgulayan Özdemir şöyle devam etti:

"Bombaların içerisindeki fosfor ve hidrojen içerikli gaz tehlike arz ediyor. Bu bombalar düştükleri yerlerde büyük ısı meydana getiriyor. 1000-1500 dereceye kadar ulaşan sıcaklıklar meydana getiriyor. Bunlar hem düştüğü alanda büyük etkiyi olumsuz etki yaratıyor. Metal parçaları toprağa karışıyor. Sıcaklığın etkisiyle rüzgar ve fırtınalarda meydana gelebiliyor. Ekosistemi tabii ki tetikliyor."

"Atmosferde ısı adaları oluşmaya başladı" diyen Özdemir, "Metropollerin üzerine bir cam fanus gibi düşünün üzerine geçiyor. Güneş'ten gelen ışınları absorbe ediyor. Tekrar geriye doğru yansıması zor oluyor. İçerisinde kalıyor bu. Isınmaya sonrasında ise kuraklık ve tabii ki iklim değişikliğine yol açıyor. Artık bardak doldu. Atmosferde kirlilik arttı. Bu ısı adalarına bağlı sıcaklıklarda yükselmeler meydana geldi. Buna meteorolojik kuraklık diyoruz. Çünkü atmosferdeki yağışlar azaldı" değerlendirmesinde bulundu.

Atılan bombaların barındırdıkları gazların tarım alanlarını etkilediğini aktaran Özdemir, "Bunların göl ve akar sularla denizlerdeki kirliliğin artmasına kadar birçok noktada etkisi var" dedi.

 

120832834.jpg
Füze ve bombalar düştükleri yerlerde büyük yıkım oluşturuyor. Bunun yanı sıra hava kirliliğine ve çevreye de ciddi zarar veriyor / Twitter



"Tahribat önce yerelde sonra yakın coğrafyada görülür"

Savaşın iklim üzerindeki olumsuz etkisinin ilk önce yerelde daha sonra ise genel de görülebileceğinin altını çizen Dr. Güven Özdemir, şunları kaydetti:

Global olarak baktığımız ilk önce yerel olarak yani mikro ölçekte etkileri olacak. Yani savaşın bulunduğu yerde şimdi çok büyük bir tahribat var. Ormansızlaşma, tarım alanlarında tahribat var. Yaşam alanlarına tahribat var. Tabii sade insan üzerinde yol açtığı hayatı değil vahşi hayatı, denizdeki canlı hayatını da düşünüyoruz. Savaş çok büyük bir felaket. Karada da aynı şekilde devam ediyor. Yani üretim durma aşamasına geliyor. Dünya gıda güvenliği sıkıntıya girecektir. Atılan her bombada çıkan gazlar toprağı etkiliyor. Önümüzdeki yıllarda bunun olumsuz etkilerini çok daha ağır şekilde hissedecek tüm dünya."

İnsanlar için gerekli olan atmosferin zannedildiği kadar büyük olmadığı, bunun ise kirletildiğine dikkati çeken Özdemir, "Yaşadığımız metropollerde temiz bir havayı göremiyoruz. Savaşlar hava kirliğini artırıyor. Irak-İran Savaşı'nda petrol kuyuları ateşe verildi. Çok büyük bir hava kirliği oluştu. Orada kullanılan gazlar atmosferin en üst seviyelerine çıktı. Bunun insanlar üzerine olumsuz etkileri oldu. Bu da aynı Ukrayna-Rusya Savaşı ilk önce kendi bölgesinde daha sonra ise etrafındaki coğrafyayı etkileyecektir. Mesela bir Çernobil felaketini düşünün. Oradaki patlama yakın çevresindeki habitatı yok etti. Rüzgarları etkisiyle Türkiye'nin Karadeniz bölgesini de olumsuz etkiledi" görüşünü paylaştı.

"İnsanoğlu geleceğini kendi elleriyle yok ediyor"

Ukrayna'daki nükleer santrallara yönelik bir saldırı yapılması durumunda ise çok büyük bir felaketin insanlığı beklediğini dile getiren Dr. Güven Özdemir, "Bu durgun suya atılan bir taşın oluşturduğu dalgalar gibidir. Bombalar önce düştüğü yerde büyük tahribat yapar, sonra dalga dalga yakın coğrafyaya tesir eder. Atmosferde patlatılan her bomba bir rüzgar etkisi yapar. Bu hem sıcaklığını hem hava basıncını etkileyerek bütün sistemi bozar. Atmosfer bir gaz küre olduğuna göre bunun etkisi tabii ki ilk önce bulunduğu yere daha sonra ise etrafına zarar verecektir. İnsanoğlu kendi eliyle geleceğini yok ediyor. Acil önlem alınmalıdır" çağrısında bulundu.

 

ae7a89aa-928b-416d-9c39-50820ca65a53.jpg
Doç. Dr. Ebru Tekin Bilbil / Independent Türkçe 



"Savaşın çevresel etkileri aslında hesaplanamayacak kadar karmaşık"

Özyeğin Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ebru Tekin Bilbil de devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı'nın, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'da görülen en önemli sorunlardan biri olduğunu vurguladı.

Bu savaşın sadece jeopolitik, ekonomik sonuçları değil çevresel, altyapısal ve sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğinin aktaran Bilbil, "Bu savaş 8 aydır değil, aslında 2014'ten beri Donbass'da devam eden çatışmaları da düşünüce çevresel tahribatı uzun süreli ve derin olan bir savaş" dedi.

Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Programı'nın 2018 raporunda "Çatışma, 80 bin hektarlık bir alanı kapsayan 18 doğa rezervi dahil olmak üzere en az 530 bin hektarlık bir alandaki ekosistemleri etkiledi, zarar verdi veya yok etti. Ayrıca, askeri harekat bölgesi ve bitişik alanlarda çıkan 12 bin 500 orman yangını ile 150 bin hektarlık orman etkilendi" ifadelerinin yer aldığını hatırlatan Doç. Dr. Bilbil, "Savaşın çevresel etkileri aslında hesaplanamayacak kadar karmaşık, riskli ve tehlikeli senaryolar dizisidir" tespitinde bulundu.

 

301986-1840430695.jpg
Savaşlarda kimi zaman silah sistemlerinin dışında doğrudan zehirli kimyasal gazlar da kullanıldı / Fotoğraf: Vikipedi

 

Kimyasal gazların çevreye etkileri...

Bilbil'in verdiği bilgilere göre savaşlarda şunlara yol açar:

Endüstriyel ve ticari altyapılara zarar gelir. İnsan ve ekosistem sağlığı için tehlikeli olabilecek su kaynakları kirlenir.

Su temini ve sıhhi altyapı zarar gördüğünden, su kıtlığı ortaya çıkar ve sıhhi koşullar kötüleşir.

Askeri harekatlar ve sürekli bombardıman nedeniyle hava kalitesi düşer.

Nükleer bölgelerden radyasyon sızıntısı olasılığı artar.

Toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri, bombardıman ve patlamalar nedeniyle etkilenir.

Tüm bunların sonucunda tarım, gıda ve tedarik zinciri ciddi şekilde zarar görür ve aksamalar yaşanır.

Askeri eylemler büyük ölçekli ormansızlaşmaya ve orman yangınlarına neden olur.

Savaşlar iklim değişikliği, sürdürülebilir kalkınma hedefleri (SDG'ler), biyolojik çeşitliliğin korunması ve gözetilmesi, yerel ve küresel seviyelerde kirlilik kontrolü gibi konularla başa çıkma çabalarını baltalar.

Dünya genelinde enerji ve hammadde arzındaki önemli kesintilerin bir sonucu olarak, emtia, petrol ve gıda fiyatları etkilenir, bugün yaşadığımız enerji ve gıda krizi bunların bir sonucudur.


"Radyasyon tehlikesi sürüyor"

Patlayıcılarda yaygın olarak kullanılan kimyasal bileşiklerin insanlar ve çevre için ciddi riskler barındırdığını vurgulayan Ebru Tekin Bilbil, "Bu savaş sırasında, mühimmat ve akaryakıt depoları, benzin istasyonları, kimya sanayileri ve rafineriler gibi askeri ve endüstriyel altyapılar roket ve füzeler tarafından hedef alınmış, bu da büyük çaplı yangınlara ve patlamalara neden olan ve çok büyük miktarlarda zehirli gaz salınımına neden olan patlamalara neden olmuştur. Savaş, askeri altyapıdan endüstrilere ve konut binalarına kadar neredeyse her şeyi hedef alındığından etkisini ölçmek karmaşık bir hal almaktadır. Bir patlama, endüstriyel kimyasallar, asbest ve yakıtlar gibi zararlı maddeler de dahil olmak üzere çok çeşitli malzemeleri havaya salabilir. Siviller ve askerler, kurşun ve cıva dahil olmak üzere çok daha karmaşık hava kirliliğine maruz kalmakta" diye konuştu.

Savaşın ortasında, nükleer alanlardan radyasyon sızıntısı olasılığın da devam ettiğini anımsatan Bilbil, Nükleer santrallerin yakınındaki askeri operasyonlar, yalnızca Ukrayna'da değil, aynı zamanda sınırlarının çok ötesinde geniş bölgelerde potansiyel olarak yaygın radyoaktif kirliliğe neden olabilir" uyarısını yaptı.

 

hava kirliliği.jpg
Uzmanlara göre hava kirliliği sürekli artıyor. Savaşta kullanılan bomba, füze ve toplardan çıkan gazlar ise ısınmaya neden oluyor / Fotoğraf: Twitter



"IPCC raporlarını takip etmek gerekiyor"

Savaş alanındaki gazların çevresel etkilerinin küresel ısınmaya tesirinin ölçümü ve bilimsel verilerin görülmesi için IPCC raporlarının takip edilmesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Bilbil, şöyle konuşarak sözlerini tamamladı:

"Çevresel sorunların diplomatik krizler yol açtığı düşünüldüğünde iklim müzakereleri açısından enerji, gıda ve jeopolitik denge savaşının küresel çapta etkilerini uzun vadede hepimiz gündelik hayatımızda hissedeceğiz. İklim değişikliğine yönelik Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin görev alanındaki reformların çevre suçlarını içermesi bu noktada bir yaptırım uygulaması elzemdir."

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU