İngiliz Woods Paşa'nın gözüyle Osmanlı'da siyasi hadiseler (1)

Kolaj: Independent Türkçe

İstanbul'un işgal altında bulunduğu günlerde, belki de, durumdan gururlanmayan tek bir İngiliz bulunuyordu.

Şehrin kaotik görüntüsü seksenine demir atmış ihtiyar Henry Felix Woods için katlanılabilecek gibi değildi.

Kırk yılını verdiği payitahtın, artık yaşlı belleğinde birer eski hatıradan ibaret olduğunu fark ettiğinde sessizce şehirden ayrıldı.

Osmanlı İmparatorluğu'nun en sancılı hadiselerinin en yakın şahitlerinden birisi payitahttan ayrıldığında bundan çok az kişinin haberi vardı.
 

 

Wood'un Osmanlı donanmasına geçişi

Sir Henry F. Woods, İngiliz donanmasının umut vadeden subaylarından birisiydi.

Uzun yıllar Japonya'da görev almış ve başarılı hizmetlerinin sonucu Japon Prensi Sasuman'dan aldığı danışmanlık teklifini reddederek ülkesine dönmüştü.
 

Henry Felix Woods.jpg
Henry Felix Woods

 

Bir bahriye subayı olan Woods, kısa sürede yeni görevi İstanbul'da bulunan Caradoc istasyoner gemisine atanmak oldu.

Burada görev yaptığı süre zarfında Türk denizcilerle kurduğu insani ilişki ve vazifesindeki üstün gayreti kısa sürede Türk yetkililerin dikkatini çekti.

İngilizlerle iyi niyet esasına dayılı güçlü ilişkiler kuran Osmanlı Devleti, İngiliz hükümetinden Woods'un Osmanlı bahriyesinde vazifelendirilmesi resmen istendi.

Artan Rus tehdidine karşı Osmanlı ile iyice yakınlaşan İngilizler bu teklife olumlu cevap verdi.

Woods resmen yarbay rütbesiyle Osmanlı ordusunun bir neferi haline geldi. 

Deniz Harp Okulu'nda öğretmenlik yapmaya başlayan Woods, kısa sürede devlet adamları nezdinde sevilen bir simaya dönüştü. 

1878 yılında meydana gelen Osmanlı-Rus Harbi'nde Tuna Nehri'ndeki başarılı hamleleri ile artık İstanbul hükümetinin güvenini tam anlamıyla kazanmayı başaran bir subay olarak öne çıktı.

Sultan Abdülaziz döneminin parlak subayı Woods, Sultan Abdülhamid döneminde de büyük iltifatlar görerek yükselişini sürdürdü.

1909 yılında İttihatçılar Sultan Abdülhamid'i tahttan indirmesiyle Woods istenmeyen adam ilan edildi ve ordudan emekli edildi. Bu muameleye rağmen Woods, çok sevdiği İstanbul'da kalmayı tercih etti. 

1914 yılında meydana gelen Cihan Savaşı ise çok sevdiği şehri ilk terk edişi oldu. 
 

 

İşgal döneminde tekrar dönse de onun ait olduğu zamanlar geride kaldı ve 1919 yılında bir daha dönememek üzere ülkesine gitti.

Woods'un kendi kalemiyle dönemin siyasi hadiselere dair kaydettiği notlar ise geride son derece kıymetli bir hatıratın günümüze kalmasını sağladı.

Woods'un hatıratındaki sıra dışı tespitlerinden biri, Sultan Abdülaziz'in ölümüne dairdir. 

Abdülaziz 7 Şubat 1830 yılında dünyaya geldi. Pertevniyal Valide Sultan'ın oğlu olan Abdülaziz, Sultan Abdülmecid'in de kardeşidir.

İyi bir eğitim aldı ve rahat bir şehzadelik yaşadı. Abdülmecid'in ölümü sonrası 1861 yılında 31 yaşındayken tahta oturdu. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sultan Abdülaziz kendisinden önceki Sultan olan Abdülmecid'in aksine saraya kapanmış halktan kopuk bir profil değildi.

Camilere gidiyor halkla beraber namaz kılıyor, onlarla yemek yiyor alışılagelmiş Padişahlardan farklı bir görüntü ortaya koyuyordu.

Sık sık şehir dışı ziyaretlerde bulunan Sultan, Avrupa'ya da gitmiş ve bu seyahatte birçok önemli karar ve anlaşmaya imza atmıştı.

Maliye, askeriye ve eğitimde önemli yenilikler yapan Sultan bozulan Osmanlı ekonomisini ise tam anlamıyla ıslah edememişti.

Sultan Abdülaziz'in bazı tutumları aydın ve ordu arasında rahatsızlık oluşturuyordu. Bunların başında istişare konusundaki katı tutumuydu.

Sultan, iktidarı döneminde tam 15 kez sadrazam değiştirmişti. Emirlerinin sorgulanmasına asla izin vermiyordu.

Bir defasında birlikte satranç oynadığı Abraham Paşa'nın kendisine itiraz etmesi sonrası satranç tahtasını Paşa'nın kafasında kırması çokça anlatılan bir hadisedir.

Sultan yanında sık sık dalkavuklar ve perde göstericileri bulunduruyor, davranışlarından hoşlanmadığı devlet adamlarını bu kimselere hicv ettiriyordu.

İzzet-i nefisleri kırılan paşalar durumdan son derece rahatsızdı, Durumdan rahatsız olan paşaların tutumu, bunların içerisinde özellikle Hüseyin Avni Paşa'nın Sultan Abdülaziz'e olan nefreti, kişisel bir husumet boyutu kazanmıştı.

Bu öfke ilerleyen süreçte askeri bir darbenin önünü açmıştı.
 

Sultan Abdülaziz 2 (1) (1).jpg
Sultan Abdülaziz / Fotoğraf: Wikipedia

 

Sultan Abdülaziz tahttan indirildikten sonra Darbeciler tarafından oldukça kötü bir muameleye maruz kalmıştı.

Sultan Abdülaziz ve ailesi, içlerinde Çerkez Hasan'ın ablası Neşerek'in de bulunduğu kafile, şiddetli bir yağmurun altında saatlerce ıslanmalarına izin verilerek Topkapı Sarayı'na nakledildi.

Burada Sultan Abdülaziz, Üçüncü Selim'in öldürüldüğü odaya yerleştirildi.

Olaylar yatışıp da Darbe başarıya ulaşınca Sultan Abdülaziz Neşerek Sarayı'na nakledildi.

Devrik Sultan'ın varlığından tedirgin olan Cuntacı Paşalar Sultan'ı gözetimleri altında tutuyordu.

Sabık Sultanın bu gözetim altındayken ölümü şayialara neden oldu. 

Woods, hatıratında Sultan Abdülaziz'in otopsisini yapan Dr. Dickson'un şahitliğinden hareketle ölümün kesinlikle intihar olduğunu savunur:

Dr. Dickson şöyle yazıyordu: 'Bir cinayet ortaya çıkarma ümidiyle gitmiştim. Hâlbuki olayın bir intihar olayından başka bir şey olmadığı izlenimiyle geri döndüm.


Woods, Dickson'un aksi bir durumu kendisiyle mutlaka paylaşacağı iddiasını savunarak halk inanmasa da Sultan Abdülaziz'in bir cinayete kurban gitmediğini hatıratında kaydeder.
 

Henry Felix Woods -.jpg
Henry Felix Woods

 

Woods'un gözünden Sultan Abdülhamid

Woods'un gözünden oldukça ilginç Abdülhamid notları bulunur. 

Sultanın zekâsı karşısında hayretini gizlemeyen Woods, saplantı halini alan evhamına geniş yer verir.

Sultanın Yıldız Sarayına tamamen can güvenliği endişesiyle taşındığını ve Yıldız'ın bir saraydan çok karakol işlevi gördüğünü ileri sürer.

Woods'un bir başka iddiası ise Sultan Abdülamid'in güçlü güçlü iradesi olmasaydı Ankara'da bir direniş hükümeti bile kalmadan onlarca yıl önce Osmanlı Devleti tarih sahnesinden silinecekti:

Abdülhamid zalim idare tarzına rağmen parçalanan imparatorluğun yeni baştan organize edilmesi için çalışıyordu. Abdülhamit olmasaydı ne bağımsız bir Osmanlı devleti ne de henüz yerine oturmamış bir Ankara hükümeti olmayacaktı.
 

Abdülhamid (5).jpg
Sultan II. Abdülhamid / Fotoğraf: Wikipedia

 

Woods, Sultan Abdülhamid'i bu denli övmesine rağmen jurnalcilik konusunda Sultanın içine düştüğü hataları eleştirmeden geçemez.

Woods, kendisi hakkında da jurnaller verildiğini ve bu ipe sapa gelmez iddialar karşısında hayli müşkül duruma düştüğünü belirtir.

Woods'un Abdülhamid ile ilgili anlattığı sıra dışı olaylardan birisi de Liverpool Müslümanları Cemiyeti ile ilgilidir.

Padişah'ın Birleşik Krallığın kalbindeki bir kentte dahi Müslümanları ilgilendiren en ufak gelişmeden haberdar olduğunu ve Cemiyetin Başkanı Şeyh Abdullah Gulliam'ı sarayında ağırlaması karşısında şaşkınlığını gizleyemez. 

Woods'a göre; Sultan Abdülhamid döneminde Mısır'ın elden çıkmasına neden olan Şeyh Arabi İsyanı'nda Sultan isteseydi rahatlıkla askeri tedbirle meseleyi halledebilirdi; ama kan dökmekten kaçınan yapısı zamanla onun aleyhine işlemişti. Müdahalesiz kalınan bu isyan sonunda İngilizler Mısır'ı işgal etmek için uygun şartlara sahip olacaklardı. 
 

Şeyh Arabi.jpg
Şeyh Arabi

 

Woods, Arabi isyanı başladığı anda bunun klasik bir İngiliz hamlesi olduğunu anladığını ama Sultan'ın bu denli tepkisiz davranmasını anlamakta güçlük çektiğini belirtir.

Mısır'ın İngilizler tarafından işgal edilmesi sürecinde herhangi bir dahli olmadığını özellikle vurgular.

Şimdilik Woods'un siyasi hatıratlarını ve tespitlerini burada bir virgül koyarak bırakalım.

Dosyamızın devamında Woods'un Osmanlı'da geçen kırk yılında İstanbul'un eğlence hayatından kaynamaya başlayan sosyal hadiselere uzanan tekâmülü ele alacağız.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU