Dobo Metin...

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Haziran ayının 4'ünde, gece yarısına az kala, İzmir'in Göztepe sahilinde bir otomobile arkadan çarptılar. Ardından uzun namlulu silahlarla otomobili taramaya başladılar.

Otomobilde 'Dobo' lakabıyla bilinen Metin Arslan ve arkadaşı vardı. Dobo otomobilden çıktı ama ateş açmaya devam ettiler. Kurtulamadı...

Dobo Metin'le samimiyetimiz yoktu ama tanışırdık. Karşıyaka tribününün efsane isimlerindendir. Yakın yaşlardayız. Maçlarda, Karşıyaka tribünlerinde hep beraber büyüdük. En son geçtiğimiz sonbaharda da İstanbul'da, Balat'ta oturduk, biraz sohbet ettik.

Çok kimsenin korktuğu bir kişi olmasına rağmen, benim tanıdığım kadarıyla iyi bir kalbi vardı.

Samimi söylüyorum. Ve yine benim bildiğim, herkesin de teyit edeceği üzere, genel olarak 'pis' tabir edilen işlere bulaşmıyordu.

Dobo Metin'i ancak o olay gecesi kurulan gibi bir pusuyla öldürebilirlerdi. Çünkü onu gören herkesin fark edebileceği bir caydırıcılığı vardı.

Derler ya, yüreğine, bileğine kuvvetli bir adamdı. Abartmıyorum, tüm İzmir zamanında önüne 50'den fazla kişiyi katıp kovaladığına tanık olmuştu.

Pusu sonrası iki tane tetikçi yakalandı. 'Alacak meselesi' dendi.

Böylece 'Emniyet' vakayı çözmüş, konu kapanmıştı. Hatta tetikçilerin ambulansla kaçma girişimleri falan da haberlerin süsü-sosu olmuştu.

Haberlere, servis edilme tarzına, iktidar medyasında yer alış biçimlerine baktığınızda işkillenmemek elde değil. Sanki konunun üzeri kapatılıyordu...

Dobo Metin'i tanıyor olsanız, konunun bu kadar basit olamayacağını siz de düşünürdünüz. 'Alacak meselesi' imiş!

Kimse bunun ne tür bir 'alacak' olduğunu sormuyor mesela. Dobo Metin'in bahis konusu kişilerle bir alacak-verecek işi olma ihtimali -bence- olamazdı.

O halde konuyu deşeceğiz...

İzmir'in göbeğinde, Göztepe sahilinde, hiçbir kameraya yakalanmayan çalıntı bir araçla Metin'i takip eden ve son derece planlı bir biçimde öldüren kişiler kimdi?

Hepsi 'servis edilmiş' ve 'kopyala-yapıştır' yöntemiyle yayılmış haberler failin 'Camgöz çetesi' olduğunu söylüyordu. İzmir İl Emniyet Müdürlüğü işi çözmüş! Olayı yapan, Camgöz çetesi imiş...

Öyle yazıyor haberlerde...

Peki, öyle olsun. Lakin kim bu 'Camgöz çetesi'?

İzmir Karabağlar'ı kendilerine mesken edinmiş Camgözler var. Ama esas Camgöz Arjantin'de.

'FETÖ Borsası' davasında adı geçen, Fethullahçılarla bir biçimde ilişkisi olan şahısları kaçırıp haraç kesen çetenin başı Serkan Kurtuluş ile birlikte yakalanmış olan Lider Camgöz'den söz ediyorum.

En son Arjantin hapishanesinde ağzını iğne iplikle dikmişti. Türkiye'ye 'susma' ya da 'konuşma' mesajı yolluyordu. Onunla ilgili pek haber çıkmıyor memlekette. Serkan Kurtuluş'la ilgili de...
 

Serkan Kurtuluş.jpg
Serkan Kurtuluş / Fotoğraf: Twitter

 

Bir hatırlayalım mı?

İzmir merkezli bir organizasyonun varlığını 'FETÖ Borsası' haberleriyle fark etmiştik.

Konuyla ilgili itiraflarda bulunan ve 'ev hapsi'ndeyken evinde öldürülen AKP'nin eski İzmir İl Başkan Yardımcısı Ahmet Kurtuluş, ki mali işlerden sorumlu il başkan yardımcısıydı, pek çok bilgi vermişti.

Artık konuşacak durumda değil.

Polis, savcı ve istihbarat elemanlarının beraberce kurduğu iddia edilen o 'borsa'nın pis işlerini yapan Serkan Kurtuluş ve yakın adamı Lider Camgöz ise en son Arjantin'de hapisteydi. Türkiye iadelerini istedi.

Evet, iddiaya göre, bunlar Fethullahçılarla şu ya da bu şekilde ilişkisi olan zengin insanları kaçırıyor ve ciddi miktarda haraç alıyordu.

Alınan paralar 'hiyerarşik' bir biçimde paylaşılıyordu.

Olay patlayınca Serkan Kurtuluş yurtdışına kaçtı. Önce Gürcistan'daydı. Sonra Arjantin'e geçti.

Orada tutuklanınca, bildiği her şeyi anlatma tehdidinde bulundu.

'Bildiği her şey' çok fazla.

Dolayısıyla bir süredir hakkında hiç haber yok.

Ama bu kadar da değil.

Bu isimler, Suriye iç savaşında 'görev' alan karanlık tipler. Türkmendağı'na gitmiş, orada silahlı faaliyette bulunmuş, 'organize olmuş' ve MHP'yle organik bağları olan unsurlar.

MHP'yle organik bağ kimin üzerinden?

Serkan Kurtuluş ile Türkmendağı'nda birlikte olan, ilişkileri İzmir'de devam eden, beraberce boy boy fotoğraflar veren Alparslan Çelik üzerinden.

Keban eski Belediye Başkanı MHP'li Ramazan Çelik'in oğlu Alparslan Çelik...

Serkan Kurtuluş ve Alparslan Çelik'in, Suriye'de silahlı faaliyet yürütürken 24 Kasım 2015'te düşürülen Rus savaş uçağının pilotu Oleg Peşkov'u öldürdükleri iddia ediliyor.

Zaten Arjantin'de tutuklu olan Serkan Kurtuluş Rus istihbaratı tarafından 'ziyaret edildi'.

Ziyaretin ne şekilde gerçekleştiğini, Kurtuluş'un ne bilgi verdiğini bilmiyoruz.
 

1.jpg
Alparslan Çelik (sol başta), Serkan Kurtuluş (sağdan ikinci) ve Mustafa Demirci, (sağdan dördüncü)

 

Hatta son durumu nedir, onu da bilmiyoruz. Serkan Kurtuluş ve Alparslan Çelik'in son ilişki durumları nedir, bakmak lazım. 

Zira Serkan Kurtuluş kendisinin 'satıldığını' düşünüyor. Haber olduğu her durumda sürekli, "Beni kullanıp atamazsınız. Bütün bildiklerimi anlatırım" diye mesaj yolluyor.

İşin içine envaı çeşit devlet müessesesini ve iktidar partisini katıyor.

Eski AKP Genel Başkan Yardımcısı ve milletvekili, şimdinin 9 Eylül Üniversitesi Rektörü Nükhet Hotar'a, oradan Binali Yıldırım ve Süleyman Soylu'ya kadar varan iddialardan söz ediyorum.

İnternette kısa bir araştırmayla bütün bu bilgilere ulaşabilirsiniz.

Bu arada, bir hatırlatma: İzmir HDP binasını basan ve Deniz Poyraz isimli genç kadını öldüren Onur Gencer de Suriye'de savaşmıştı, hatta SADAT tarafından eğitildiği öne sürülmüştü.

Gelelim tekrar başa...

Dobo Metin Karşıyaka'nın, ne Karşıyaka'sı, İzmir'in sembol isimlerinden biriydi. Artık tarihe karışmış olan eski 'kabadayı' geleneğini sürdüren 'delikanlı' bir adamdı.

2013'te Gezi olayları sırasında sokağa çıkmış ve arkadaşlarıyla beraber Alsancak'ta meydanı tutmuştu.

15 Temmuz darbe girişiminde, Kemalist subayların duruma el koyduğunu zannedip yine sokağa çıktı, bu yüzden hapis yattı.

O öyle bir adamdı.

Dobo Metin'e pusu atanlardan birinin sırtında ise, "Konuşurum ha!" diye Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut iktidarını tehdit eden Serkan Kurtuluş'un portresi dövme olarak kazılı!
 

 

Uzun lafın kısası...

Görebildiğim kadarıyla İzmir'de çok tehlikeli oyunlar oynanıyor. Ve bu oyunlar Türkiye'nin diğer büyük kentlerinde oynanan oyunlardan farklı değil.

Devletin farklı kurumlarıyla ve isimleriyle iç içe geçmiş bir kısım çeteler var ve bu çeteler istedikleri gibi at oynatabiliyor.

Ellerinde uzun namlulu silahlar var.

İstedikleri gibi dolaşıyor, insan öldürüyorlar. Aralarından kendilerini televizyon dizilerinde zanneden bir kısım ahmak tetikçiyi polise yakalatıp, konuyu 'alacak verecek meselesi' olarak tescilliyorlar.

Oysa görüyoruz, iş çok daha derin.

Ben burada İzmir'i tutmak isteyen bir çetenin görebildiğim birkaç detayını yazdım. Elbette 'gerisinin' bir kısmını da.

Siz bütün parçaları birleştirin.

'İtirafçı' Sedat Peker'in açıklamalarına bakın.

İktidar unsurlarının seçim sürecinde devreye sokabileceği bu türden güçleri değerlendirin...

Türkiye çok tehlikeli bir yere doğru sürükleniyor. Ve iktidarda bunu önleyebilecek bir 'akıl' yok, tersine bu tehlikeden medet umanlar var...

Olan memlekete oluyor...

Bir de malum dizilerin yapımcılarına, oyuncularına, yayımlayan kanalların sahip ve yöneticilerine lafım olacak:

Özendirdiğiniz şiddetin giremediği bir delik yok. Dikkat edin, kime dokunacağı belli olmaz...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU