Biz nükleer silah uzmanlarıyız, işte Putin'in tehdidinin gerçekliği

Eğer tehlikeli korku ve güvensizlik karışımı nükleer silahlarla da eklenirse, o zaman gerginliğin tırmanması için gereken tüm bileşenler tamamlanır

(Wikimedia Commons)

 

Rishi Paul & Nicholas J. Wheeler

Ukrayna'da, sahadaki korkunç insani acıların ortasında, asıl korkutucu soru savaşın NATO-Rusya nükleer çatışmasına dönüşüp dönüşmeyeceğidir.

27 Şubat'ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ihtilafın risklerini nükleer seviyeye yükseltmeye istekli olduğunun sinyalini verdi. Batı'nın gözünü korkutmak için çıktığı bir televizyon yayınında Putin, "Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı'na caydırıcı kuvvetleri özel muharebe görevine vermelerini" emretti. Putin üç gün öncesinde Rusya'nın "özel operasyonunu" duyurduğunda, ürkütücü bir şekilde, Ukrayna'ya müdahale etmeyi düşünebilecek olanları "tarihlerinde hiç karşılaşmadıkları sonuçlara" karşı uyarmıştı.

Rus nükleer kuvvetleri en son Kasım 1983'te, Sovyet karar vericileri NATO nükleer atış tatbikatını nükleer savaş için olası bir geri sayım olarak yanlış yorumladığında nükleer alarma geçmişti. ABD ve NATO karar vericileri, Sovyet liderlerinin ne kadar korktuğunu birkaç ay sonra keşfetti. Bu bilgi, Başkan Ronald Reagan'ın 1985'te Cenevre'de Mihail Gorbaçov'la yüz yüze görüşme kararlılığı üzerinde derin bir etkiye sahipti. Bu iki isim Cenevre'de ünlü "bir nükleer savaşın kazanılamayacağı ve asla savaşılmaması gerektiği" taahhüdünü vermişti.

Putin'in Rus nükleer güçlerini alarma geçirme kararı bize niyetleri ve ruh hali hakkında ne söylüyor ve Putin, nükleer düğmeye gerçekten basar mı? Güven verici bir şekilde, Rusya'nın alarm durumundaki artışa nükleer saldırı için açık hazırlıklar eşlik etmedi ve Putin, Reagan - Gorbaçov açıklamasını (hem geçen haziranda Cenevre'deki başka bir zirvede Başkan Biden'la ikili olarak hem de 3 Ocak'ta aynı taahhüdü yineleyen P5 açıklamasının bir parçası olarak) yineledi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Mevcut duruma en yakın tarihsel benzerlik, bu ekimde 60. yılını dolduracak Küba Füze Krizi'dir. 1983'te tıpkı aynı durumda Amerika Birleşik Devletleri, bu kez yüksek alarmda olan süper güçtü (Defcon 2, nükleer savaşın kendisi dışında en yüksek hazır olma durumu). Buna karşın, Sovyet lideri Nikita Kruşçev tek bir nükleer füze veya bombardıman uçağını bile alarma geçirmedi.

Kriz, Başkan John F. Kennedy'nin ABD'nin Küba'yı işgal etmeyeceğini taahhüt etmesi ve Kruşçev'i endişelendiren Türkiye'deki ABD Jüpiter füzelerinin kaldırılması için gizli bir anlaşmaya varılmasıyla bertaraf edildi ve Sovyet füzeleri kaldırıldı. İtibarları koruyan bu formül, hiçbir lideri aşağılayıcı bir kabullenişe mecbur bırakmadı.

Kennedy ve Kruşçev'in füze krizi sırasındaki yaklaşımını şekillendiren şey, nükleer silahların, ele geçirilemez ikinci nükleer saldırı güçlerine sahip bir rakibe karşı net bir siyasi veya askeri avantaj sağlamadığı görüşüydü. ABD'nin Sovyetler Birliği üzerinde 7'ye bir nükleer üstünlüğe sahip olmasının Kennedy'yi siyasi ve askeri amaçlar için nükleer çatışmanın ortak risklerini manipüle etmeye cesaretlendirdiğine dair hiçbir kanıt yok.

Putin'in, Rusya'nın nükleer alarm durumunu artırışının gündeme getirdiği en önemli soru, nükleer silahlar hakkındaki fikrinin Kennedy ve Kruşçev'in 1962'deki düşüncesine ne kadar yakın olduğudur. Ya da alternatif olarak, Putin onları gözdağı ve şantaj amacıyla manipüle edilebilecek psikolojik baskı araçları olarak mı görüyor?

Böyle bir görüş, onlarca yıl boyunca bazı ABD'li nükleer stratejistler tarafından dile getirildi ancak kriz zamanlarında ABD-Rusya davranışını hiçbir zaman şekillendirmedi. Rusya'nın bu davranış kalıbı Putin'in elinde değişiyor mu? Eğer öyleyse, bir nükleer çatışmanın ortak risklerini manipüle etmek için Rus liderin sahip olduğu olasılıklar ve amaçları nelerdir?

Rusya'nın nükleer alarmının arkasındaki açık niyetlerden biri, NATO'nun Ukrayna güçlerine daha fazla askeri destek sağlamasını engellemekti. Ancak niyet buysa, NATO hükümetlerinin Ukrayna'ya silah sevkiyatını durdurmasına yönelik hiçbir etki yapmadı. Bununla birlikte NATO hükümetleri (şimdilik) NATO uçaklarının bölgeye giren Rus uçaklarını vurması ve Rus hava savunma sistemlerini bastırması durumunda gerilimin tırmanması risklerini haklı bularak uçuşa yasak bölge olasılığını göz ardı etti.

Kabus senaryosu, NATO'nun Ukrayna güçlerine daha fazla askeri destek sağladığı ve bunun da Rusya'nın savaş alanında başarı için giderek daha umutsuz hale gelmesine yol açtığı bir senaryodur. NATO'nun çatışmanın aktif parçası olduğu ve arka planda da uluslararası toplumun Rusya'ya en katı yaptırımları uyguladığı bir durumdaysa, Putin'in nükleerlere bakış açısı da göz önünde bulundurulduğunda daha küçük, sözümona "taktiksel" nükleer silahların kullanımını emretmesi endişesi var. Buradaki amaç, Ukrayna'daki askeri durumu tersine çevirmek ve herhangi bir yanıtın daha fazla nükleer kullanıma yol açabileceğiyle korkutarak Batı'yı edilgen konuma getirmek olacaktır.

Öyleyse NATO hükümetleri bir ikilemin eşiğinde. Bir yandan, Ukraynalıları askeri olarak desteklemekten caydırılırlarsa, Rus nükleer şantajına boyun eğmekle suçlanacaklardır. Böyle bir sonuç Putin'i daha fazla askeri maceracılığa cesaretlendirebilir. Polonya MiG-29 savaş jetlerinin transfer edilip edilmeyeceği kararı burada önemli bir sınama vakasıdır.

Öte yandan NATO askeri müdahalesini hızlandırır ve Ukrayna güçleri Rusları askeri olarak geri püskürtürse, Putin giderek daha umutsuz hale gelebilir. Tuzağa düştüğüne inanan umutsuz liderler, hem caydırılması hem de rahatlatılması en zor olanlardır ve eğer bu tehlikeli korku ve güvensizlik karışımına nükleer silahlar da eklenirse, o zaman gerginliğin tırmanması için gereken tüm bileşenler mevcut olur.

Zoraki sonuç şu olabilir: Nükleer kullanım risklerinin azaltılması, Putin'i hem ödüllendirmeyen hem de onu aşağılanmış veya umutsuz halde bırakmayan bir "çıkış rampası" bulmaya bağlı. Putin'in bu krizde temel güvenlik çıkarları söz konusu ve bu çıkarların her türlü uzlaşmada kabul görmeleri gerekecektir. Bu, Küba Füze Krizi'nin barışçıl sonundan bir ders.

Yine de net bir Rus saldırganlığı eylemi ve bunun yol açtığı sivillerin korkunç acıları karşısında, bir altın köprü (Sun Tzu'nun bir rakibin şerefini ve saygınlığını koruyan itibar kurtarıcı formüller için kullandığı meşhur terim) çok uzak bir köprü olabilir.

Dr. Rishi Paul, Britanya Amerikan Güvenlik Bilgi Konseyi'nde (BASIC) politika ve program yöneticisi olarak görev yapmaktadır

Nicholas J. Wheeler, Birmingham Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler profesörüdür ve BASIC'te misafir kıdemli üyedir



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Sevgi Aydoğan

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU