Diplomasi namına geri adım atan taraf yenilmiş mi sayılacak? Acayip bir durum

Mayis Alizade Independent Türkçe için Halil Akıncı, Rafael Sadi ve Seymur Hezi ile Ukrayna-Rusya hattındaki gelişmeleri konuştu

Fotoğraf: Reuters

Donbass bölgesindeki terör olayları nedeniyle vatandaşların Rusya'nın Voronej bölgesine geçmesi gerilimi daha da tırmandırırken, Ukrayna Devlet Başkanı Vlodymyr Zelensky'nin ateşkes çağrısı ve AGİT bünyesindeki Üçlü Temas Grubu'nu göreve davet etmesinden kısa süre sonra, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Fransa devlet başkanı Emmanuel Macron'un Üçlü Temas Grubu'nun görüşme yapması üzerinde anlaşmaya varması, gelişmelerin ciddiyetini gözler önüne seriyor.

Bu durum haliyle 'savaş mı, yoksa diyalog mu kararı verileceğine' ilişkin sorunun da ön plana çıkmasına neden oluyor.

Gözlemcilerin bir kısmı topyekûn savaş kararının asla alınmayacağını ifade ederken, diğer kısmı, özellikle Rusya'nın geri adım atmayacağına vurgu yapmaktadır.

Independent Türkçe'nin mevcut duruma ve gidişatın nereye evrilebileceğine ilişkin sorularını yanıtlayan Türkiye'nin eski Moskova'daki Büyükelçisi, Türk Konseyi Kurucu Genel Sekreteri Halil Akıncı, Rusya'nın doğrudan Ukrayna'ya saldırmayacağını ifade ederek, Kiev'i gerilim altında tutmanın Moskova'nın işine yarayan bir politika olduğuna vurgu yapıyor:

"Başkan Biden'ın 'Rusya işgal edecek' iddiasının temeli bulunmamaktadır. Çünkü Rusya, doğrudan Ukrayna müdahalede bulunursa, kendisi uluslararası kuruluşlar nezdinde işgalci duruma düşecektir. Moskova'nın bunu görmemesi asla söz konusu olamaz. Durumun gerilimli şekilde kalması Rusya'nın işine geliyor. Bunun esas nedeni askeri-diplomatik bakımdan güçlü olmasıdır.

Öte yandan Donetsk ve Lugansk bölgeleri kendi varlıklarını Rusya'nın güvencesi altında görmeye çalışırken Ukrayna sınırları içinde operasyonlara girişilmesine gerek olmayacağını ABD'nin ve özellikle Kanada'nın bilmesi lazım. Bana göre, ABD de Kanada da bu tür söylemler ağırlıklı olarak her iki ülkedeki Ukrayna kökenli vatandaşları kendi yanlarına çekme amaçlıdır.

Ekim 1917 devriminden sonra çok sayıda Ukraynalının ve ABD ve Kanada'ya yerleştiği malumdur. Ukrayna'nın uysal duruma gelmemesi durumunda Rusya elinde bulunan angajmanları devreye sokabilir. Aslında Rusya için Ukrayna çok değerli bir bölgedir.

Bugünkü tartışmalarda Rusya, Ukrayna'ya 'Devletiniz yoktu, sosyalist devriminden sonra bize gönüllü katıldınız' diyor.1991'de SSCB'nin dağılmasından sonra Rusya, Karadeniz devleti olmaktan çıkarak belirli bir bölgeyi kontrol ediyordu. 2008'de ilk kez Gürcistan ve Ukrayna'nın NATO üyeliği gündeme gelince Rusya önce Gürcistan'ı cezalandırdı, ardından 2014'te Kırım'ı işgal etti."
 

Halil Akıncı.jpg
Eski Moskova'daki Büyükelçisi, Türk Konseyi Kurucu Genel Sekreteri Halil Akıncı


Bugün özellikle Batı'da sık sık 'Ukrayna halkı, Batı Ukrayna bölgeleri' denmektedir. Oysa gerçekçi baktığımızda Ukrayna nüfusunun yüzde kaçının Rusya'ya düşman olduğunu göreceğiz? Veya Batı Ukrayna bölgelerinin yüzde kaçı gerçeklikte Rusya'ya karşıdır? Rusya için her bakımdan bu kadar değerli bir bölgenin aniden bırakılması akla ve mantığa ne kadar uygundur?

"Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin yakınlığını konuşuyoruz ancak bakıldığında Ukrayna ile Rusya arasındaki bağımlılığın ne kadar güçlü olduğu kolayca görünecektir. Bugün Kırım'ı ilhak etmiş Rusya, daha 1991'de Moldova'nın Dnestr kıyısı bölgesini kendi nüfuz alanına dahil edebilmiştir ve halihazırda o bölgenin vatandaşları tüm işlerini Moskova'nın himayesi altında çözmektedirler.

Boris Yeltsin'in amacı Ukrayna'yla birlikte Slav Devleti kurmaktı. Ancak özellikle Viktor Yanukoviç'in gitmesinden sonra durum farklı yönlerde gelişti. Bana göre Rusya sabırla bekleyecek ve tahammül edecektir. Ancak herhangi doğrudan saldırı ihtimalini düşünmemek gerekir. Rus askerleri oralarda kalacak, mevcut durum sürdürülecek ancak Rusya hiçbir vakit sınır geçerek Ukrayna halkını öldürmeyecek."


1980-1989 yılları arasında NATO'da görev yapmış Türk diplomasisinin en deneyimli şahsiyetlerinden biri olan Akıncı, Ankara'nın gücünü iyi ölçüp biçerek 'arabuluculuk' faaliyetlerine soyunması gerektiğine vurgu yapıyor:

Daha önceki demeçlerimde de dikkatleri çektiğim gibi arabuluculuğa soyunurken her şeyin iyi hesaplanması gerekir. İlk önce bizi arabuluculuğa davet eden var mı? Varsa, niçin davet ediyor? Gerçekten arabuluculuk yapacak güce sahip miyim?

Her şeyden önce arabuluculuk yapmak için seni davet etmeleri gerekmektedir. Yoksa son yılların moda ve çoğu zaman gerçeklerle örtüşmeyen moda deyimiyle 'proaktif' dış politikanın gereği olarak bu tür önerilerde bulunmanın bir sonucu olacağına inanmıyorum.

En son gelen haberde BM Güvenlik Konseyi'nin olağanüstü toplantı yapmasını öneren Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenski'nin o toplantıda Almanya'nın yanı sıra Türkiye'yi de görmek istediği ifade edilmişti. Bakalım, Güvenlik Konseyi bu öneriyi kabul edecek mi?


Rusya-Ukrayna krizi etrafında yaşanan dikkat çekici konulardan biri de Ukrayna'daki 200 bin Yahudi kökenli vatandaşın ve üç bin İsrail vatandaşın durumu oldu.

Gelişmeleri yakından izleyen gazeteci-yazar Rafael Sadi, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada, savaşın çıkacağına inanmadığına vurgu yaparken, İsrail'in alacağı pozisyona ilişkin hassas noktalara da dokunuyor: 

"Rusya ile ABD 'nasıl savaşmadan savaşırız' ihtimallerini gözler önüne seriyor. Bana kalırsa ikisi de savaşmak istemiyor. Çünkü böylesi bir savaşın maliyetini ödeyebilecek imkanlardan yoksullar ve aslına bakarsak ikisi için de gereksiz bir savaştır bu.

Rusya bu anlamsız savaşın kendileri için ne denli anlamlı olduğunu anlatmaya çalışırken açık açık 'Ukrayna bizim ön bahçemizdir, Karadeniz'e çıkan kapımızın önünde veya arkasında herhangi bir NATO, aslında ise ABD üssü ve askeri barındırmayız' demektedir. ABD ve AB ülkeleri ise 'Ukrayna bağımsız egemen bir devlettir, NATO'ya girmek isterse kimse karışamaz' demeye getirmekte ve hatta demektedir. Anlayacağınız hukuki haklar sadece değirmende işe yarar.

Kısaca söylersek, olası savaş ne kimseye yarar getirir ne de herhangi bir sorunu çözebilir. Dünya devletleri, daha doğrusu dünya insanlığı bundan önceki 80 yılda bunu öğrenemediyse vebali hepimizedir. Bence akıl galip gelecek ve liderler dünyayı böylesi bir uçurumun eşiğine getirmemeli, hatta o kenardan geri döndürmelidirler."
 

Rafael Sadi.jpg
Gazeteci, yazar Rafael Sadi


"Bu bağlamda ne kadar garip gelse bile İsrail, Ukrayna'nın yanında aleni bir duruş gösteremedi. Hatta Ukrayna'daki 200 bin kadar Yahudi nüfusun ve dahası dünyadaki yegane Yahudi Devlet Başkanı Zelenski'nin arkasında durmadı. Hoş, Zelenski ne kadar Yahudi tartışılabilir; ama adam göğsünü gere gere 'Yahudi'yim' deyip başında Kippa ile dolaşmışlığı var.

Peki, Ukrayna'da 200 bin kadar Yahudi olmasının yanı sıra, bir de 15-20 bin kadar Rabbi Nahman of Braslow isimli bir dini kişiliğin türbesi ve onu ziyaret etmekte olan müritleri bulunuyor. Her yıl da Yahudi Yılbaşısı olan Rosh Hashanas bayramında bir türbe ziyaretleri zirve yapar ve büyük miktarda Yahudi dindarlar ve Rabbi Nahman severler Ukrayna'ya doluşur.

Bütün bu ilişkiler İsrail'in, Ukrayna'nın yanında veya arkasında durmasına yetmemiştir. Sebebi ise bellidir; Rusya halihazırda Suriye'de konuşlanmış durumdadır ve İsrail'in Suriye'deki İran silahlarını haftada veya iki bombalayarak imha etmesine ses çıkarmamaktadır. Ve bu tehlike Ukrayna'daki Yahudi ilişkisinden daha önemli görülmektedir. Üstelik çıkmama ihtimali daha yüksek olan bir savaş yüzünden Rusya ile olan mükemmel ilişkiyi bozma riskine girmeye gerek görülmemektedir.

Tabii ki ortada bir kumar mevcuttur; ama biz kimin elinde hangi kartlar olduğunu bilmiyoruz. Her ne kadar 2-3 günden bu yana Ukrayna-Rusya sınırındaki bölücü Ukraynalıların ateş etmesi veya çeşitli bomba haberleri savaşın başladığı şeklinde yorumlanmaktaysa da ben biraz daha optimist olarak savaş olmayacak diyor ve inşallah demeyi de eksik etmiyorum. İsrail Başbakanı Naftali Bennet de bugün Ukrayna'da 3 bin kadar İsrailli bulunduğunu ve bir an evvel hayatlarını riske atmadan çıkmaları gerektiğini televizyonlarda beyan etti."


Independent Türkçe'nin konuya ilişkin sorularını Bakü'den yanıtlayan uluslararası ilişkiler analisti Seymur Hezi, Rusya müdahalesinin bir dizi uluslararası anlaşmayı ihlal anlamına gelmesinin yanı sıra, eski Sovyet coğrafyasındaki kimi bağımsızlıkları da tehdit edeceğine dikkati çekiyor.

Seymur Hezi, Rusya ile Ukrayna arasındaki krizi, aynı zamanda demokrasiyle statükonun arasındaki mücadelenin kırılma noktalarından biri olarak nitelendiriyor: 

"Bu müdahalede bulunmak için Rusya'nın elinden gelen her şeyi yapacağını düşünüyorum. Zira bu kabilden operasyonlar yapması için Rusya'nın yeteri kadar 'deneyim'i bulunmaktadır.

'Ukrayna halkının haklı durumu ve Batı bloğunun bu konuda tek vücut olması Putin'i geri adım atmaya sevk edebilir mi?' sorusunu sık sık duyuyoruz. Bana göre burada sıkıntı sadece Batı ile Ukrayna arasındaki ilişkilerin mevcut durumundan değil, aynı zamanda Rusya'nın kendi iç sisteminden kaynaklanan hususlar da mevcuttur. Rusya ile Belarus'un aynı safta bulunmasının da bu açıdan değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Gerek ekonomik gerekse ekonomik açıdan NATO'nun desteklediği bir Ukrayna ile baş etmesinin zor görünmesinin yanı sıra, iç sistemsel sorunların da Moskova için önemli sıkıntılar doğurduğunu görmekteyiz. Rusya'nın, Ukrayna'ya müdahale planına dair iddianın ortaya atılması Azerbaycan'da da ciddi şekilde tartışılmaktadır.

Bu bağlamda Rusya'nın ileri sürdüğü '1997 statükosuna geri dönme' koşulu şok etkisi yaratmıştı. Onun için Ukrayna'nın mücadelesinin Azerbaycan'dan desteklenmesinin bir dizi haklı nedeni bulunmaktadır. Öncelikle Rusya'nın herhangi müdahale hazırlığının AGİT ilkeleriyle çeliştiğini söylememiz gerekir. Zira Moskova burada devletlerin ve halkların ittifaklara katılma ve oradan ayrılma haklarını çiğnemeye çalışmaktadır. Buna sessiz kalmak demokrasinin geleceğine inanmamak ve onun katline seyirci kalmaya eşdeğerdir."
 

Seymur Hezi.jpg
Gazeteci Seymur Hezi

 

Seymur Hezi, "Öte yandan Azerbaycan'dan bakıldığında durumun bizim için de aynı tehdit edici yanlarını görmememiz imkansızdır. Çünkü Rusya müdahalesi Sovyet dönemi diktatoryasına ve bununla birlikte bizim kendi bağımsızlığımızdan taviz verme durumlarına kapı aralayabilir. Biz buna karşı çıkıyor ve bağımsızlığımızı pekiştirme namına Ukrayna'nın kendi bağımsızlığını koruma mücadelesinin yanında yer almayı uygun buluyoruz" ifadelerini kullanıyor.

"Ukrayna konusu yeni düzenine geçmenin bir aşaması olduğu için biz bunu aynı zamanda demokrasi uğruna mücadelenin bir parçası sayıyoruz" diyen Seymur Hezi, sözlerini şöyle tamamlıyor:

İşte Azerbaycan'da farklı mesleklerden olan bir grup aktivisitin bir araya gelerek kurduğu Demokrasi Namına Ukrayna'ya Destek Platformu'nun amacı da silahlı çatışmaların önünün alınmasını ve Ukrayna halkının hiçbir sıkıntı yaşamamasıdır. Bu, asla bir siyasi örgüt olmayıp ülkemizin farklı noktalarından gönüllü olarak bize destek veren yüzlerce insanı saflarına çekmeyi becermiş bir sivil dayanışmadır.

Ukrayna bağlamında gelişen süreçte bizi endişelendiren başka bir olay da 'Barış Gücü' adı altında Rus ordusunun yeniden topraklarımıza dönmesidir. 10 Kasım 2020'de imzalanmış anlaşmayla sınırlarımızı kontrol aldıktan sonra Dağlık Karabağ bölgemize yerleşmiş Rusya 'Barış Gücü'nün beş senesini doldurmadan topraklarımızdan koşulsuz şekilde ayrılmasını istiyoruz.

Rusya ile Ukrayna arasında silahlı münakaşa yaşanmamasını istememizin ana nedenlerinden biri de bu olup müdahaleci askeri güçlerin girdikleri yerlerden kolay kolay çıkmamalarına dair örnekler haliyle bizi endişelendirmektedir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU