ORSAM ve APM Kurucu Başkanı Kanbolat ile Afganistan ve Taliban'ı konuştuk: Radikalleşen gençler, Avrupa'dan daha uzak bir ülkede toplanacak

Bundan 20 yıl önce ABD, "İkiz Kulelere" yapılan saldırıları gerekçesiyle Afganistan'a girdi. Aradan geçen sürede ABD çekilmek zorunda kaldı. Şimdi ülkeye hakim Taliban'ın ne yapacağı merak ediliyor. Hasan Kanbolat, gelecek Afganistan'ı anlattı

Taliban mensupları / Fotoğraf: Reuters

Neden Hasan Kanbolat? 

Ankara üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü ve İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü'nde yüksek lisansını tamamladı. ANKA Haber Ajansı, TİKA, Dışişleri Bakanlığı ve Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde (ASAM) çeşitli görevlerde bulundu. Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin (ORSAM) kurucu başkanlığını yaptı. Ankara Politikalar Merkezi (APM) Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüttü. Orta Asya, Kafkasya, Ortadoğu ve Karadeniz konularında çalıştı ve çok sayıda makalesi yayınlandı. Bu konularda rapor hazırlayan Kanbolat birçok kitaba da imza attı. 

Türkiye'nin periferisinde yer alan ülkelerle ilgili gelişmelerle yakından ilgilenen Kanbolat, Afganistan'daki gelişmeler, ABD'nin "yenilgiye" sonuçlanan "sonsuz savaşı", Taliban ve IŞİD konusundaki sorularımızı yanıtladı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Afganistan, radikal selefi örgütlerin vatanı olmaya başladı"

Amerika Birleşik Devletleri, "sonsuz savaşı" kayıp mı etti yoksa Afganistan'ı bilinçli bir şekilde Taliban'a mı teslim etti?

ABD'nin Afganistan'da bulunduğu 20 yıl içerisinde ülkenin siyasal yapısı daha fazla çöktü, yozlaşma arttı. Narkotik üretimi ve transferi daha fazla kurumsallaştı. Afganistan, radikal selefi örgütlerin vatanı olmaya başladı.

ABD, "Demokrasi ve özgürlük" getirme, "yeni ulus inşa etme" projelerinde niye başarı elde edemiyor?

ABD, "demokrasi ve özgürlük" getirme ve "yeni ulus inşa etme" projelerini II. Dünya Savaşı sonrasında bırakmıştı. Almanya başta olmak üzere Batı Avrupa'nın, Japonya ve Güney Kore'nin siyasi ve ekonomik dizaynı ve kalkınması sonrası ABD'nin askeri darbe organize etmek ve askeri müdahaleler de bulunmak dışında sivil bir başarısını maalesef göremiyoruz.

"Sosyal deneyler başarı ile yapıldı"

Irak'ta da benzer şekilde yerleşen ABD'nin bu iki ülkede elde ettiği fayda mı yoksa uğradığı zarar mı fazla?

Afganistan ve Irak öncesinde Lübnan iç savaş laboratuvarında siyasi ve sosyal deneyler başarı ile yapılmıştır. Lübnan iç savaşı, 1975'ten savaşın sona erdiği 1990 yılına kadar ülkede yaklaşık olarak 150 – 230 bin insanın ölümüne neden olmuştur. Yaklaşık 350 bin kişi yaralanmış, bir milyondan fazla insan ülkesini terk etmiştir. Bu süreç içerisinde Lübnan siyasi ve sosyal yaşamı mezhep, din ve etnik yapı üzerinden anayasal düzeyde yeniden yapılandırılmıştır. Şehirler, şehirler içinde mahalleler, ibadethaneler, insan adları bile mezhep, din ve etnik yapı üzerinden yeniden kutuplaştırılmıştır. Beli kırık, güçsüz bir merkezi yönetim oluşturulmuştur. Günde 1-100 arası güvenlik güçlerinin ve sivil vatandaşın belirgin olmayan terörden hayatını kaybettiği, etnik veya laboratuvar üretimi radikal selefi kökenli asimetrik savaşların devam ettiği ancak günlük yaşamın sürdüğü bir siyasi ve sosyal sistem yaratılmıştır. 

 

Hasan Kanbolat
Hasan Kanbolat / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"İsrail, silah kullanmadan bütün tehditlerden kurtuldu"

Şehirlerde halk kaos içinde yaşamaya alıştırılırken yabancılar, hükümet, bürokrasi ve üst sınıf için güvenlikli yeşil bölge (green zone) oluşturulmuştur. Bu kaos ülkelerinde eğitimli ve sermayedar kesiminde içinde olduğu toplam ülke nüfusunun yaklaşık üçte birinin ülkeyi ebediyen terki sağlanarak ülkenin sosyal, kültürel ve sermaye olarak çöküşü sağlanmıştır. Bu yeni siyasi sisteme "yönetilebilir kaos" veya "sürdürülebilir kaos" diyoruz. Lübnan sonrası bu kaos düzeni 2001'de ABD işgali ile Afganistan'a, 2003 ABD işgali ve 2005 Anayasası ile Irak'a, 2011 sonrasında Suriye ve Libya'ya taşındı. Böylece İsrail son 20 yılda silah kullanmadan, asker kaybı yaşamadan, para harcamadan İran dışındaki bütün tehditlerden kurtulmuştur.

"Taliban hiçbir zaman ABD'nin düşmanı olmamıştır"

Uluslararası sistemde "düşman" ve "ortak" nasıl çabuk yer değiştiriyor? Taliban önce ABD'nin savaştığı düşmandı şimdi ise "Afganistanlı ortakları" oldu. Bunu, ABD nasıl başarıyor? Sizce Taliban da günün birinde "Amerikalı ortaklarımız" ifadesini kullanır mı?

ABD pragmatiktir. Taliban hiçbir zaman ABD'nin düşmanı olmamıştır. Afganistan'ın 1979'da Sovyetler Birliği tarafından işgali sonrası ABD mücahitlerin direnişine destek vermiştir. 1989'da Sovyetler Birliği'nin Afganistan'dan çekilmesi sonrası Taliban, 1994 yılında Afganistan iç savaşının önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştır. Afganistan'ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda selefi eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı'nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmuştur. Taliban, 1996-2001 arasında Afganistan'ın yaklaşık dörtte üçüne hükmetmiştir. 15 Ağustos 2021'de Taliban başkent Kabil'i ele geçirerek ABD ile anlaşarak yeniden Afganistan'a egemen olmuştur.

Yüz yıllardır imparatorlukları yenilgiye uğratan Afganistan'ın geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Afganistan direniş kültürlü bir ülkedir. Siyaset çözüm bulma sanatıdır. Afganistan'da Taliban sonrasına DAEŞ gibi radikal selefi örgütler hazırlansa da Afganistan içinden bu yabancı örgütlere karşı tepki hareketlerinin doğmayacağını kimse garanti edemez.

"Taliban'a karşı direniş canlanabilir"

Taliban nasıl bir idare şekli ortaya koyar? Afganistan halkı, Taliban'a isyan eder mi?

Taliban Peştun kökenli bir harekettir. Açıklanan geçici hükümette bile 33 kişiden 31'i Peştun kökenlidir. Afganistan'ın temel etnik unsuru olan Peştunlar, nüfusun en az yüzde 42'lik bir bölümünü oluşturuyor. Ancak, nüfusun yüzde 27'sini oluşturan Tacikleri, yüzde 9'unu oluşturan Şii inançlı Hazaraları ve yine yüzde 9'unu oluşturan Özbekleri unutmamak gerekiyor. Afganistan'ın yüzde 90'nı Sünni kökenli olduğu için Taliban'ın Sünniliği ön plana çıkarması doğaldır. Taliban'a karşı direniş DEAŞ yoluyla daha radikal bir hareket çerçevesinde, İran etkisiyle veya Kuzey İttifakı'nın canlandırılmasıyla olabilir.

 

Hasan Kanbolat
Hasan Kanbolat / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Çinli askeri danışmanlar mücahitlere eğitim verdi"

Türkiye ve dünya ülkelerinin Taliban'ı tanıyacağını düşünüyor musunuz?

1996-2001 arasında Taliban hükümetini Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tanımıştı. 2021 Taliban hükümetini ilk tanıyan ülkeler yine bu üç ülke olabilir. Bu ülkeleri Katar, Türkiye ve Çin takip edebilir. Çin'in Taliban'a desteği çok açık. 1979'da Sovyetler Birliği'nin Afganistan'a müdahalesinde Çin-Sovyet ayrılığı nedeniyle Çin Halk Kurtuluş Ordusu birlikleri Afgan mücahitlerini desteklemiştir. Bu destek doğrultusunda zaman zaman mücahitlerin Pakistan'da yer alan eğitim kampları Çin sınırları içerisine taşınmıştır. Çinli askeri danışmanlar bu kamplarda mücahitlere askerî eğitim vermiştir. Uçaksavar füzesi, roketatar ve makineli tüfek desteği sağlanmıştır.

Afganistan'dan göç denince Türkiye'nin Batı'nın duvarı olması isteniyor. Afganistan'ın güneyinde bulunan zengin Müslüman ülkeler neden göçmen sorumluluğundan kaçınıyor? Körfez ülkeleri, Malezya, Endozya'nın da sorumluluğu paylaşması, göçmen taşının altına ellerini koymaları gerekir. Sadece Suudi Arabistan bile Türkiye'nin 3 katı büyük coğrafyaya sahiptir. 

"Taliban radikal selefi örgütlerden oluşuyor"

Bundan sonra Afganistan yine geçmişte olduğu gibi "cihatçı" veya "terörist" yetiştiren bir ortama döner mi?

Taliban özü itibarıyla radikal selefi gruplardan oluşmaktadır. Taliban, DEAŞ karşısında duramaz ise Afganistan'ın sınırları dışına selefi örgütleri taşıyacak bir yapıya dönüşmesi beklenebilir. Belki de Afganistan'dan istenen de budur. 

"İktidarını şiddet ve korkuyla sağlamak zorunda kalabilir"

Yakın zamanda cami önlerinde idam veya el kesme görüntülerine tanıklık edilir mi?

Taliban, modern bir devlet yapısına sahip olmadığı için istikrarı şiddet ve korku ile sağlamak zorunda kalabilecektir.

ABD'nin terk ettiği Afganistan'a hangi ülkenin daha yoğun ilişki kuracağını düşünüyorsunuz? Gerekçeleriniz nelerdir? 

ABD'nin terk ettiği Afganistan'da Taliban'ın Pakistan ve Çin ile yakın ilişki içinde olduğu bir gerçektir. Ancak, Afganistan'ın kuzey komşuları olan Orta Asya Cumhuriyetleri (Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan) ve Rusya Federasyonu da Taliban ile uyumlu ilişkiler kurma çabası içindedirler. Orta Asya ülkelerinin Taliban tarafından rahatsız edilmemek için maddi yardımda bile bulundukları üzerine iddialar bulunmaktadır.

"Afgan düşmanlığı üzerinden Türk milliyetçiliği çabaları Türkiye'nin kuruluşuna aykırıdır"

Bu süreçte Türkiye nasıl bir strateji uygulamalıdır? Kabil Havalimanı'nın işletme konusunda ısrarcı olmalı mıdır?

Türkiye'nin ana isteği Afganistan'ın istikrarıdır. 19 Türk teknisyen Kabil Havalimanı'ndadır. Afganistan istediği sürece ülkenin istikrarı için Türkiye her alanda yardım etmeye devam edecektir. Osmanlı Devleti döneminde başlayan kardeşlik ilişkileri İstanbul'da okuyan Afgan öğrencilerin Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'na katılmaları ile devam etmiştir. TBMM Hükümeti ilk anlaşmayı Afganistan ile imzalamıştır. Türkiye-Afganistan İttifak Antlaşması, 1 Mart 1921 tarihinde müzakere için Moskova'da bulunan Türk heyeti ile yeni kazanmış bulunan Afganistan temsilcileri arasında imzalanan dostluk antlaşmasıdır. Antlaşma 10 maddeden oluşmaktadır. Türkiye-Afganistan dostluğu Türkiye Cumhuriyeti'nin her hükümetinde artarak sürmüştür. Bu nedenle Türkiye'de bu yıl başlatılan Afgan düşmanlığı üzerinden Türk milliyetçiliği çabaları Türkiye'nin kuruluşuna aykırıdır. 

"Afganistan'daki DEAŞ militanların sayısı 10 bin civarında"

IŞİD, Afganistan'da Taliban'a karşı savaşır mı? Böyle olması halinde IŞİD'e kimin yol verdiği akla gelir?

IŞİD veya DEAŞ dediğimiz yapının laboratuvar üretimi radikal selefiliktir. İslam'ın özü anti-emperyalisttir, fakirin ve ezilenin yanındadır. Ancak, DEAŞ gibi laboratuvar üretimi radikal selefi örgütler İslam'ın özünden arındırılmıştır. Emperyalizme hizmet eden, Müslüman'ın Müslüman'ı yok ettiği bir yapılardır.

DEAŞ'ın 2 bin civarı militanı zaten Afganistan'da bulunuyordu. 15 Ağustos 2021 sonrası Afganistan hapishanelerinin boşaltılması sonrası 5 bin civarı DEAŞ militanı daha serbest kaldı. Böylece Afganistan'daki DEAŞ militanlarının sayısı yaklaşık 10 bini bulmuş durumda. Taliban, DEAŞ'a göre uysal ve yerel bir örgüt. Afganistan sınırları dışına çıkmıyor. Üst düzey kadroları çok eğitimli değil. DEAŞ ise uluslararası bir yapı. Her ülkeden yetenekli, eğitimli, dünyayı tanıyan, birden çok dil bilen, yetenekli mühendisleri bulunan, sosyal medyayı iyi kullanabilen, birçok istihbarat kuruluşunun DEAŞ'ın yönetim kadrolarında elemanı bulunan çok boyutlu, çok yönlü ve çok bilinmeyenli karmaşık bir örgüt.

"Taliban'ın DEAŞ karşısında erimesi kaçınılmazdır"

Afgan ordusu, Taliban karşısında buz kütlesi gibi eridi. Taliban'ın da DEAŞ karşısında erimesi kaçınılmazdır. Afganistan'da Taliban'a ara durak olarak bakılıyor. Maalesef görünen son durak şimdilik mevcut DEAŞ yapısından da daha radikal selefi yapılarının güçlenmesidir.

DEAŞ'tan istenen Afganistan'ın kuzeyini oluşturan Güney Orta Asya (Güney Türkistan) bölgesinin istikrarsızlaştırılmasıdır. Afganistan'ın Türkmenistan ile 800 km, Özbekistan ile 144, Tacikistan ile 1344 kilometre sınırı bulunuyor. Afganistan-Çin (Sincan-Uygur Özerk Bölgesi) arasında uzunluğu 350 km, genişliği 13-65 kilometre olan Vahan Koridoru bulunuyor. Son derece dağlık bu bölgede yaklaşık 12 bin kişi yaşıyor.

"Genç nüfus işsizliği ve umutsuzluğu artıyor"

Radikal selefi örgütler Güney Orta Asya'nın istikrarsızlaştırılmasını zaten sanal ortamda, sosyal medyada başarmış durumdalar. Gerçek yaşamda da uygun zemin bulunmaktadır. 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrası bu yıl 30. bağımsızlık yıl dönümlerini kutlayan Orta Asya cumhuriyetlerinin radikal selefi örgütleri karşısında işleri çok zor. Orta Asya'da nüfusun ortalama yaşı 27. Giderek de düşüyor. Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrası totaliter polis devleti siyasi yapılar ve oligarkların elinde olan ülke ekonomileri yüzünden gelir dağılımı bozulmaya devam ediyor. Genç nüfus işsizliği ve umutsuzluğu artıyor. Eğitim seviyesi ve eğitim kalitesi düşüyor. Sadece sanal dünyada değil gerçek yaşamda da aşırıcı unsurlar için uygun ortam, şiddet yanlıları için sosyal zemin bulunuyor.

"Çin'in Sincan-Uygur Bölgesi'nin istikrarsızlaştırılması arzu ediliyor olabilir"

Güney Orta Asya'nın istikrarsızlaştırılması ile Rusya Federasyonu'nun büyük şehirlerinin ve Çin'in Sincan-Uygur Bölgesi'nin istikrarsızlaştırılması arzu ediliyor olabilir. Ancak, söz konusu proje gerçekleşirse Türk kökenli milyonlarca sivilin Batı'ya doğru Türkiye'ye akmasına neden olabilir. Bu durum göç tsunamisine neden olabilir. Göç tsunamisi tehlikesini önlemek için Ankara'nın Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin devlet ve ordu yapılarını güçlendirecek, halkların refahını yükseltecek kapsamlı yeni bir stratejiye ihtiyacı vardır. Bunun için İstanbul merkezli Türk Konseyi (Türk Keneşi) yapısının yenilenmesi ve güçlendirilmesi gerekmektedir.

"Radikalleşen gençler, Avrupa'dan daha uzak bir Afganistan'da toplanacak"

Afganistan'ı kaos ve krize mahkum ederek terk eden ABD, aynı durumu Suriye ve Irak'ta da yapabilir mi?

ABD'nin Afganistan'dan çekilme planı Biden ile başlamadı. Obama döneminde planlandı. Trump döneminde kararlaştırıldı. Biden döneminde uygulandı. Başkan Barack Obama, Afganistan'daki Amerikan askerlerinin sayısını 2014 sonuna kadar büyük ölçüde azaltacak, 2016‘da da tamamen çekecek bir plan açıklamıştı. Barack Obama'nın halefi Donald Trump, Taliban ile müzakereleri yoğunlaştırmış, ABD ve Taliban Şubat 2020'de anlaşma imzalamıştı.

Afganistan ile Suriye ve Irak birbirine karıştırılmamalı. Afganistan yeniden şekillendiriliyor. Radikalleşen Müslüman gençler için Avrupa'dan uzak bir vatan oluşturuluyor. Suriye ve Irak'ın Avrupa'ya çok yakın olduğu 2015'de anlaşıldı. Botlara atlayan Avrupa Birliği'ne kapağı attı. Ortadoğu'nun Doğu Roma'nın bir parçası olduğu hatırlandı. Şimdi radikalleşen gençler Avrupa'dan daha uzak bir ülkede toplanacak. O ülke de Afganistan. ABD ve Avrupa Birliği başta olmak üzere Batı ülkeleri vatandaşı radikal Müslüman gençler tek yönlü bilet ile Afganistan'a yollanacak. Buna "one way ticket" formülü diyebiliriz.

"İsrail, Arap milliyetçiliğinden kurtulmuştur"

ABD'nin terk ettiği Ortadoğu'nun jandarması kim olabilir?

ABD Ortadoğu'nun gerçekten jandarması olmuş mudur? Sanmıyorum. 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında ABD, Ortadoğu'da kendi çıkarları doğrultusunda politikalar yürütmek yerine İsrail'in politikalarının uygulayıcısı olmuştur. İsrail, sadece Müslümanları hedef alan laboratuvar üretimi radikal selefi örgütlerin asimetrik savaşı ile sınırlarını çevreleyen Arap milliyetçiliğinden kurtulmuştur. İkinci büyük hamle ile de 2020'de İbrahimi dinler kavramıyla Körfez ülkeleri ile siyasi ve sosyal yakınlaşmayı sağlayabilmiştir. Böylece, Arap dünyasında 1977'de Mısır ve 1994'de Ürdün ile kurulan diplomatik ilişkilerden sonra, 2020 yılında Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, İsrail'i devlet olarak tanımıştır. Bu ülkeleri Sudan ve Fas izlemiştir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU