Ortadoğu'da değişimin lokomotifi devlettir

Batılı seçkinler devlet inşası sürecinde ve tarihinde hiçbir zaman merkezi olmayan ayrıntılara odaklanmak yerine, Suudi Arabistan'daki değişimin çizdiği büyük resme ve bunun İslam dünyasında reform gündeminin başarısı üzerindeki sonuçlarına bakmalılar

Fotoğraf: AP

Devletin, özellikle sivil toplumun zayıf olduğu toplumlarda sosyal dönüşüm ve kalkınmaya öncülük etmekteki rolü, siyaset biliminde bir tartışma konusudur.

Bu yazıda, devlet ve toplum denklemindeki tek aktör olarak devletin oynadığı rolden değil, aydınlanma akımlarına ve ülkelerimizi modern dünyanın bir parçası yapan ekonomik ve politik gündemlerin tarafını tutarak oynadığı rolden bahsedeceğiz.

Arap Baharı devrimlerinin üzerinden geçen 10 yıldan sonra, değişime öncülük etmede devletin ve toplumun rolünü düşünmemiz artık bir gereklilik haline geldi.

Başta Doğu Asya ve devletin sosyo-ekonomik dönüşüm (developmental state) projesine öncülük ettiği Japonya ve Güney Kore örnekleri olmak üzere, diğer ülkelerdeki devletin rolüne de bakmamız önemli.


Arap bölgesi, uzun yıllardır kronik bir hastalıktan, aşırılıktan ve uzantısı olan şiddet ve terörden şikayet etti.

Ancak bugün, devletin açıkça aydınlanmanın, gerici ve karanlık akımlara karşı mücadelenin açık ve kesin bir şekilde tarafını tutmasının, değişimin dengesini tersine döndüren şey olduğunu bize açıkça gösteren, incelenmeye, düşünülmeye ve karşılaştırmalar yapmaya değer bir durumla karşı karşıyayız.

Bu değişikliğe, elbette, aşırılık yanlılarının rehabilitasyonu, bilgisiz ve fanatik söylemlerin dışlanması da eşlik etmeli.

Ancak, devlet ve taraflılığı gevşekse, sopayı ortasından tutuyorsa (yani kararlı değil, ortada duran bir tutum benimsemeye çalışıyorsa) sadece aşırılık yanlılarını rehabilite etmek ve aşırılıkçı söylemleri ortadan kaldırmaya itimat etmek yetmez.

Son zamanlarda geri kalmışlıkla savaşa ve aşırılıkla mücadeleye en açık ve parlak örnek, Suudi Arabistan'ın Kral Selman döneminde yaşadıklarıdır.

Son 5 yılda, içinde aşırılık, radikalizm ve geri kalmışlığa yer olmadığına ve bunlara sıfır tolerans gösterileceğine dair net bir mesaj taşıyan politikalara sahip bir ülke gördük.

Suudi Arabistan’ı geriye çeken akımların sonunun geldiğine şahit olduk.


Suudi Arabistan, maruz kaldığı suçlamalara rağmen aşırılık bataklığını kurutma konusunda mükemmel bir başarı elde etti.

Çok kısa bir zamanda Suudi Arabistan, toplumunu bambaşka bir aşamaya taşıdı. Beş yılın herhangi bir deneyimin başarılı olup olmadığına hükmetmek için yeterli olmadığını, keza değişimi yönetmenin belki de değişimin kendisinden daha önemli olduğunu da biliyorum.


Söylemek istediğim şey, bugün Suudi Arabistan'daki sosyal dönüşüm deneyiminin ciddi olarak dikkate alınmaya değer olduğudur.

Geri kalan bölge ülkeleri ve İslam dünyası ülkelerine etkileri ve onları modern dünyaya doğru ilerlemeye sevk etmesi nedeniyle incelenmeyi hak ettiğidir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu yazının amacı, Suudi Arabistan deneyimini övmekte aşırıya kaçmak değil.

Devletin değişime öncülük etmedeki rolünü, yani özellikle sivil toplum kurumlarının zayıf olduğu toplumlarda sosyal değişimin lokomotifi olması konusunu ele almaktır.

Yazının başında da belirttiğim gibi, Doğu Asya’da devletin değişim ve kalkınmaya öncülük ettiği iki örneğimiz var; Japonya ve Güney Kore.

Kalkınmacı devlet, siyaset biliminin bir terimidir ve Amerikalı siyaset bilimci Chalmers Johnson tarafından 1994’te yayımlanan "Japan, who Governs? The Rise of the Developmental State" (Japonya’yı kim yönetiyor? Kalkınmacı devletin ortaya çıkışı) kitabında ele alınmıştır.

Johnson kitabında zayıf devlet, acımasız devlet ve kalkınma devleti arasındaki farkları açıklamıştır.

Bunlar siyaset bilimi ve siyasi iktisat öğrencilerine ait teknik terimlerdir ve burada kendilerini geniş bir şekilde ele alacak kadar yerimiz yok.

Bizim için önemli olan kısaca, Johnson’a göre kalkınma devletinin; doğrudan siyasi müdahale yoluyla modernite ve sanayi yolunda toplumun başını çeken lokomotif devlet olduğudur.

Suudi Arabistan, ne bir Japonya ne de Güney Kore değil, ancak bu örnekler arasında devletin değişimde oynadığı rolü karşılaştırmak, değişimin türünü ortaya koyacaktır.


Bence, Ortadoğu'da devletin rolü ve toplumsal değişime yönelmesi, çok önemli ve merkezidir.

Devletin rolü dediğimde, daha sonra açıklığa kavuşacağı gibi, toplumu ve rolünü yok saydığım anlamına gelmiyor.

Bununla devletin, devlet ve toplumu birlikte ileriye taşıyan, toplumlarımızı feodal ve ortaçağ toplumlarından ziyade modern toplumlara yaklaştıran akımların tarafını tutmasını kastediyorum.


Konunun daha iyi anlaşılması için Hüsnü Mübarek döneminde Mısır’ı örnek vereceğim.

Mesela Mısır, geçen yüzyılın doksanlı yıllarında rejim ile aşırılık yanlısı ve gerici güçler arasındaki şiddetli çatışmalar nedeniyle çok acı çekti ve bunun sonucunda devlet büyük kayıplara uğradı.

Bu şiddetli çatışmaya rağmen Mübarek rejimi, o günlerde tamamen aydınlanmanın tarafını tutamadı. Bunun yerine orta yolu (sopayı ortadan tutma yöntemini) benimsedi.

Devletin kendisi, dindarlık tezahürleri konusunda İslamcılarla yarışmaya başladı. Devlet Güvenliği Kurumu subayları veya devlet dairelerindeki memurların alınlarında namaz kıldıklarının alameti olan iz görülür oldu.

Modern sivil devletin tarafını tutmak yerine devlet, örgütlerle dindarlığını göstermekte yarıştı.

Devlet dediğimiz gibi orta yolu benimsedi ve bunun sonucunda hem devlet hem de toplum gerici akım karşısında kaybetti.


Bu durumun sadece Mübarek rejimine özel olmadığını, kendisinden öncekiler için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz.

Bu noktayı açıklamak için basit bir örnek vereceğim. Altı ilke, görünüşte toplumun tarafını tutsa da, aslında kalıcı olmayan gevşek bir taraflılıktı.

Mısır’da 1952’de gerçekleşen Temmuz Devrimi’nin başlangıcında, burada iki figür ve kitap ile sembolize edeceğim iki akım vardı.

Birinci akım, Arap edebiyatının duayeni ve dönemin Maarif Bakanı Taha Hüseyin ve "Mustakbal el Sakafa Fi Mısr" (Mısır’da Kültürün Geleceği) adlı kitabının temsil ettiği aydınlanmacı akımdı.

Taha Hüseyin, Avrupalıların erkek ve kız çocuklarını eğittikleri gibi Mısırlılara da kız ve erkek çocuklarını eğitmeleri çağrısı yapıyordu.

Ünlü "Akıl, özgürlüğü ararken, ona köleler gibi yürümeyi hiçbir biçimde kabul edemez" sözünü de o zaman söylemişti.


İkinci akım ise, Cemal Abdunnasır dahil olmak üzere Temmuz Devrimi'nin çok sayıda önde gelen isminin de katılmış olduğu Müslüman Kardeşler akımıydı.

Müslüman Kardeşler’in fikri sembolü Seyyid Kutub, kitabı da tüm Mısırlı radikal örgütlerin onun sayfalarının arasından çıktığı "Yoldaki İşaretler" kitabıydı.

Abdunnasır, Seyyid Kutub’u idam etmiş olsa da Mısır devleti, Taha Hüseyin’in yazılarının değil Seyyid Kutub’un yazılarının tarafını tuttu.

"Yoldaki İşaretler" kitabı, Mısır’da "Kültürün Geleceği" kitabına galip geldi. 90'larda Mısır’ın yaşadıkları, açıkça gerici akımın tarafını tutmanın sonucuydu.

Taha Hüseyin tekfir edilip kitapları raflarda kalırken, Seyyid Kutub’un kitapları dolaşımdaydı.

Mübarek döneminde devletin gerici akımın tarafını tuttuğu için aydınlanmacı yazar Nasr Hamid Ebu Zeyd ile eşine yapılan ayrımdan, ikisinin de Hollanda'ya göç etmek zorunda kalmasından ve Ebu Zeyd’in sürgünde öldüğünden bahsetmeye ise gerek yok.


Suudi Arabistan deneyiminden ve 5 yıllık dönüşümünden alınan ders, devletin bölgemizde toplumların ilerlemesinin ana lokomotifi ve farkı yaratanın onun seçimleri ve hangi tarafı tuttuğu olduğu gerçeğidir.

Suudi Arabistan deneyimi ve Kral Selman’ın yönetiminin ilk 5 yılında devletin güçlü müdahalesi, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın sıkı yönetimi ve takibi, incelenmeyi hak ediyor.

Çünkü bu sayede, depremlerde olduğu gibi (ki değişim gerçekten sosyal bir depremdir) rejimin hiçbir artçı sarsıntı yaşamadan, Suudi Arabistan toplumuna yarım yüzyılda yaşanabilecek bir değişimi 5 yılda yaşatmasını sağlayan diğer yardımcı faktörleri tanıyabiliriz.

Suudi Arabistan'daki bu değişiklikler, önemli ve güçlü olsa da, Kral ve Veliaht Prens tarafından temsil edilen liderlik sayesinde mi şimdiye kadar başarılı oldu?

Bu, monarşilerde sosyal değişimin cumhuriyet yönetimlerindekinden daha kolay olmasından mı kaynaklanıyor?

Bu temel soruların amacı, siyaset bilimi çevresi ile siyaset bilimi ve sosyoloji öğrencileri arasında, burada yer verdiğim fikirlerden farklı veya onları destekleyen cevaplar ortaya koyabilecek karşılaştırmalar yapmak için bir diyalog başlatmaktır.

Suudi Arabistan örneği, Güney Kore ve Japonya'daki kalkınma devletinin rolünden farklı olarak, bize büyük Ortadoğu'da sosyal dönüşüm konusunda yeni bir yol sunabilir.

Bazen gerici güçler tarafından rehin alınan devrimlerin maliyetinden daha düşük bir maliyetle bizi modernite dünyasına götürebilecek bir dönüşüm için yeni bir model önerebilir.

1979'daki İran ile 2011'deki Mısır devrimleri, iki büyük devlette de kalkınmacı devlet rolünün veya güçlü bir sivil toplumun ya da her ikisinin yokluğunun bir sonucu olarak devrimin yolundan sapmasının iki örneğidir.         

Suudi Arabistan’ın değişim deneyiminin başarısının, bu önemli ülkenin İslam dünyasının geri kalanı üzerindeki etkisi nedeniyle uluslararası desteğe ihtiyacı var.


Suudi Arabistan deneyimi şu ana kadar aşırılığın, kartondan bir kaplandan ibaret olduğunu kanıtladı.

Kısa bir süre içinde bu akımın tamamını olmasa da yüzde 80’den fazlasını ortadan kaldırmak için, sadece kararlı bir şekilde ilerlemenin tarafını tutan ciddi bir liderliğe ihtiyaç olduğunu ispatladı.

Bu deneyim, Suudi Arabistan gibi muhafazakar bir toplumda başarılı olduysa, aynı model Pakistan, Mısır ve başka bir ülkede neden başarılı olamasın?

Bu durumda, İslam dünyasında reformu ve istikrarı destekleyen güçler, bu modelin başarı olması için kendisini tüm güçleriyle desteklemeliler.

Batılı seçkinler de devlet inşası sürecinde ve tarihinde hiçbir zaman merkezi olmayan ayrıntılara odaklanmak yerine, Suudi Arabistan’da olup biten değişimin çizdiği büyük resme ve bunun İslam dünyasında reform gündeminin başarısı üzerindeki sonuçlarına bakmalılar. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU