Deniz ve çöl

Şeyhmus Çakırtaş Independent Türkçe için yazdı

Kıyıya uzak coğrafyanın insanı için deniz hep bir hayaldir. Uzak, ulaşılmaz ve esrarengiz bir hayal.

Hep ulaşılmaya çalışılan, ama hiçbir zaman ulaşılmayan bir rüya gibidir.
 

deniz Pixabay (4).jpg
Fotoğraf: Pixabay


Düşünemediğin kadar bir su kütlesi ve her gün yirmi dört saat suyun dövdüğü bir kıyı ve dalgalardan oluşan bir melodi.

Zaman zaman süt liman, zaman zaman çıldırasıya bir homurdanma.
 

deniz Pixabay (2).jpg
Fotoğraf: Pixabay​​​​​​​


Deniz bir mıknatıs gibi hayatı çeken; ama bir çöl gibi insanı yakan, yıkan bambaşka bir dünya; kendine has, kendi başına buyruk.

Biraz tuzlu, belki kıpkızıl bir akşam ve insana sonsuzluk hissiyatı veren bir gökyüzü ile yek vücut olunca bir seramcam.
 

deniz Pixabay (3).jpg
Fotoğraf: Pixabay


Bir çöl gibi sonsuzlukta kızıllaşan ve iki zıt öğeyi birleştiren şiirsel bir tablo gibidir.

Renklerin değiştiği, mavinin kızıllaştığı ve çöl rüzgarlarının suyu yalayıp, kıyıya ulaştığı bir derya.    
 

çöl Pixabay (1).jpg
Fotoğraf: Pixabay


Deniz ve çöl.

Zıtlığın en tepe noktası ve ayrık iki dünya.
 

çöl Pixabay (3).jpg
Fotoğraf: Pixabay


İki karşıt coğrafik öğe şaşkın ifadelerde yan yana gelir ve kimi zaman birleşir.

Kıyıda yaşayanlar çölü, çölde yaşayanlar denizi olağanüstü; ama yaşanmaz bilir.
 

çöl Pixabay (4).jpg
Fotoğraf: Pixabay


Oysa her ikisinin de düşüncesi eksik ve temelsizdir. Denizin kendine göre olağanüstü bir güzelliği, aynı zamanda zorlu tarafı da varken; çöl uçsuz bucaksız kum tepelerinde olağanüstü bir yaşamı barındırır.

Deniz engin, uçsuz bucaksız su kütlesiyle şeffaf bir yaşamı, çöl ise altın sarısı kumdan kapalı bir yaşamı barındırır.
 

deniz Pixabay (1).jpg
Fotoğraf: Pixabay


Issızdır, kilometrelerce tek bir ağaç bile bulunmaz. Deniz gibidir yani. Tek bir ağaç, denizde sığınacak bir ada misali, değerlidir.

Neyse ki ben, deniz ile çöl coğrafyasının arasında, yeryüzün “Bereketli Hilali” denilen Mezopotamya'yım.
 

deniz Şeyhmus Çakırtaş (1).jpg
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş 


Denize de yabancıyım, çöle de.

Ne uzak, ne yakın.

Denizin esintisinden yoksun, çölün yalnızlığından ırak.

Ben Fırat ve Dicle’nin nazlı seher yellerinde saklı dağ havasının coğrafyasıyım.
 

deniz Şeyhmus Çakırtaş (2).jpg
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş 


Tatlı su kültürünün, kadim geçmişin döl yatağında bir sıkışmışlık coğrafyasında denizin maviliğini seven; ama çölün altın sarısı rengini de hayatından silmeyen bir kara parçası.

Bir sentezin ürünüyüm. Bir elim güneşin doğduğu, yükseldiği Doğu'da, diğer elim Batı'nın deniz kokan rüzgarında.


Bir sentezim ben. 

Doğu ile Batı’nın sentezi.
 

Bu nedenle hangi yön ve hangi yeryüzü şekline yolculuk yaparsam yapayım, önce seslere kulak kabartır, sesini dinlerim kültürlerin, inanç ve duyguların.
 

çöl Pixabay (2).jpg
Fotoğraf: Pixabay


Çöl, derin bir sessizlik barındırır. İnsanda yalnızlık hissi uyandıran, korkunç bir sessizlik.

Deniz ise dalga sesidir. Geceyi parçalayan, insanda duygu depreşmesi yaratan bir sestir.
 

dalga pixabay (2).jpg
Fotoğraf: Pixabay


Biri sessizlik içinde yaşamı ilmik ilmik örer; diğeri büyük bir gürültüyü romantik bir melodiye dönüştürür.

Deniz dalganın sesinde, bütün çağların cazibesidir. Çöl ise derin bir sessizlik ve kadim bir dinginlik, göç ve güç odaklarının savaş alanıdır.


Deniz sesini dinletir, çöl ise sessizliğinde kaybeder insanı.

Dalgalar bazen usulca, bazen deli dolu bir güçle kıyıya ulaşır.

Usulca gelip, usulca giden dalgalar dinginliğin ifadesiyse, çöl derin sessizliğin simgesidir.


Kahverengi ve som sarı bir rengin içinden gelip, deniz mavisinde umuda kürek çekmek, şiirler okumak dalgaların sesinde, görmek deryayı balıklarla birlikte ve yağmurda sırılsıklam olmak ve yeniden som sarı rengin uçsuz bucaksız sonsuzluğuna, sessizliğine dönebilmek belki de en büyük bahtiyarlıktır.

Hem denizi kucaklamak, hem de çölün olağanüstü sessizliğinde kaybolmaktır.

Mesele budur işte.
 

pixabay (1).jpg
Fotoğraf: Pixabay


Kültürler, inançlar, farklılıklar ve insana dair ne varsa kucaklamak ve hissetmektir kalbi duygularla..

Dicle ve Fırat’ın ışıltılı tarihini görebilmek ve denizle çölün aynı sonsuzluğa sahip olduğunu bilebilmektir…
 

deniz Şeyhmus Çakırtaş (8).jpg
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş


Mesele budur…

Mesele insan kalabilmektir.
 

deniz Şeyhmus Çakırtaş (7).jpg
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş


Şimdi gözlerim kapalı seyre dalıyorum çölün sessizliğini, deniz dalgalarında kıyıya ulaşan melodileri.

Seyre dalıyorum, gökyüzünün kızıllığının denize yansımasını, seyre dalıyorum çöllerde bulunan kum dağlarına düşen güneşin som ışıklarını.
 

çöl - pixabay.jpg
Fotoğraf: Pixabay​​​​​​​


Ne denizin çölden üstün yanı var, ne çölün denizden geri yanı.

Her bir coğrafya kendine has ve kendi güzelliğinde yanar, parıldar…

Mesele görebilmekte…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU