Koronavirüsü yenen doktorlar bu kez hastaları için mücadeleye devam ediyor

Hastalığı atlatır atlatmaz görevinin başına dönerek, hastalarına yardım elini uzatmak için fedakârca çalışmaya devam ediyorlar

Fotoğraf: Reuters

Koronavirüs salgınının ilk gününden bu yana, sürecin en ön saflarında mücadele eden doktorlardan da virüse yakalanan oldu.  

Herkeste farklı şekilde belirti gösteren virüsün tedavisinden başarıyla çıkan doktorlar yaşadıklarını anlattı. Bunlardan biri de Türkiye'de Kovid-19’a ilk yakalanan hekimlerden, Akademik Solunum Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu. 

İlk vakanın açıklandığı 10 Mart tarihinden itibaren çok sayıda Kovid-19 hastası gelmeye başladığını ifade eden Tutluoğlu, kendisine de muayene ettiği hastalardan bulaştığını söyledi. 
 

Prof. Dr. Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu.jpg
Akademik Solunum Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu


16 Mart gecesi bir halsizlik, sonrasında yüksek ateş yaşadığını söyleyen Tutluoğlu, "O zaman Kovid’e yakalandığımı anladım. Başka da hiçbir bulgu yoktu. Başlangıçta en belirgin bulgusu genelde ateş oluyor" dedi ve şöyle devam etti: 

Hemen odamı ayırdım ve ertesi sabah hazırlıklı olarak hastaneye gittim. Tomografi çektirdim, zatürre başlangıcı olduğu için hastaneye yattım. Hem tedavim daha düzgün yürüsün diye hem de evdekileri korumak amacıyla yaptım. Daha sonra tedavi başladı.


"O zamanki ilaçlarla şu anki tedavi arasında çok büyük farklılıklar yok" diyen Prof. Tutluoğlu, o dönem ilk başlangıçtaki ilaçlarla tedaviye başladıklarını, ardından protokollerde ufak tefek değişiklikler oldukça ilaç ekleyerek ilerlediklerini ve kendi sürecinin dalgalı devam ettiğini anlattı: 

Bazen çok iyi oluyordum bazen çok aşırı halsizlik ve baygınlık gibi durumlar oldu. Ağız kuruluğu, gece titremeler şeklinde geçti.

Bir türlü istediğim gibi bir düzelme olmuyordu. Bütün ilaçlara karşı olumlu sonuç beklerken ilaçlar bende olumlu etki yapmadı. 10. günde şikayetler daha da arttı, nefes darlığı eklendi.

Daha ağır durumlarda başka ilaçlar da başlandı, ona rağmen hastalık ilerledi ve yoğun bakım süreci başladı.

Yoğun bakıma aldıklarında basınçlı hava verme amacıyla çağırmışlardı; ama durumumun kritik olduğunu görerek önce bayıltarak suni solunum cihazına ve mekanik ventilatöre bağladılar.

İlk başta mekanik ventilasyon altında durumum daha kötüye gitmiş, yoğun bakıma gitmeden önce akciğerlerde nerdeyse yarı yarıya iltihap vardı, yoğun bakımda ikinci günde bu belki akciğerin yüzde 80’ini saran bir iltihaba dönüşmüş. Epey ciddi bir sürece girmişim.


"21 gün yoğun bakımda, 30 günde hastanede kaldım. Bu dönem sürecinde 11 kilo verdim"

Yoğun bakımdayken kök hücre uygulaması ve 5-6 kere plazmaferez denilen kanın plazmasının temizlenmesi işlemi uygulandığını söyleyen Prof. Tutluoğlu, "Plazma tedavisinden farklı bir işlem, her merkezde yapılmıyor" dedi ve ekledi:

Daha sonra kötü olan durumum düzelmeye başladı. Sonra mekanik ventilasyondan çıkartıldım ve uyandırdılar.  

21 gün yoğun bakımda, 30 günde hastanede kaldım. Bu çok sarsan bir enfeksiyon zaten 20 günlük yoğun bakım süreci ve kullanılan ilaçlar da etkiledi.

Bu dönem sürecinde 11 kilo verdim, daha sonra evde rehabilitasyon süreci başladı.


Prof. Tutluoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

Hastanede kullandığım kan sulandırıcılara evde ara vereyim dediğimde ki tartışmalı bir süreç, bu hastalıkta ufak emboliler atabiliyor. Uyurken tekrar bunlar olmaya başladı, halsizliğin çok daha hafif formu olmaya başlayınca kan tahlili yaptırdım. Tekrar kan sulandırıcı iğnelere başladım.

Şu anda son yaptırdığım testte virüs negatifleşmişti. Tabii böyle durumlar bir süre daha tedaviye ihtiyaç gösteriyor. Dolayısıyla tam toparlamak herhalde bir ya da bir buçuk ayı bulacak gibi görünüyor. Evde istirahat edip, tedaviyi sürdürüyoruz.


"Kovid sonrası, hastalarım şikayetlerini anlatırken tam olarak ne hissettiklerini artık daha iyi anlıyorum"

“Göğüs Hastalıkları uzmanı olarak akciğer hastalığı olan hastaları takip ve tedavi ederken hastalarımın şikayetlerini dinleyip çoğu zaman empati yaparak anlamaya çalışırdım” diyen Acıbadem Altunizade Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülseren Sağcan, ise hastalığı geçirdikten sonra hastalarının şikayetlerini anlatırken tam olarak ne hissettiklerini artık daha iyi anladığını söylüyor. 

Daha önce herhangi bir akciğer hastalığı bulunmayan Sağcan, ilk Kovid şüphelisi hastasını 11 Mart'ta yatırdı ve Kovid-19 pnömonisi ön tanısı ile PCR için örnek gönderip tedaviye başladı. 
 

Dr. Gülseren Sağcan.jpg
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülseren Sağcan​​​​​​​


Sağcan o süreci "Birkaç gün sonra Sağlık Bakanlığı'ndan filyasyon ekibi gelip hastamın uçuş bilgileri, temaslı isimleri, koltuk numarasını sorduklarını gördüğümde hastamın Kovid pozitif olduğunu anlamıştım. İlk hissettiğim 'Hastayı iyi ki yatırıp izole etmişim, başkalarına bulaştırma riskini azaltmışım' diye sevindim" sözleriyle anlattı. 

O dönemde hiçbir şikayeti, bulgusu olmadığı halde, Kovid-19'lu hastalarla temaslı olması nedeniyle kendisinden Kovid için PCR örneği alındığını ve negatif sonuçlandığını söyleyen Sağcan, şöyle devam etti:
 

Ancak 25 Mart sabahı her zamanki gibi hastaneme gidip vizitimi yaptım, acile başvuran hastaları değerlendirmek için yürürken yorulduğumu ve nefes darlığı yaşadığımı fark ettiğimde hızlı yürüyor olmama bağladım. Konuşurken nefesim kesiliyordu; hatta konuşurken cümlemi tamamlayamıyordum.

Tetkiklerim alındı, Toraks BT çektirdim ve ekrana baktığımda Kovid pnömonisi ile uyumlu olduğunu gördüğümde şaşırdım; çünkü beklemiyordum.

O sabah vizit yaptığım servise yatışım yapıldı, daha bu sabah ‘Günaydın, hadi vizit yapalım arkadaşlar’ dediğim hemşire ekibimiz karşımdaydı.


"Çalışırken hiç 'Hastalanır mıyım?' diye korkmadım, bugün olsa yine aynı şekilde çalışırım"

Sağcan, "Kendimi yorgun ve halsiz hissediyordum, yüksek ateş, terleme, başağrısı ve kas ağrılarım vardı. Yatınca çalışamayacağım için diğer hekim arkadaşlarımın iş yükü artacağını düşünerek üzüldüm. Tedavime başlandı, ilk günler zor geçti" dedi ve ekledi: 

Tedavimin üçüncü gününde solunum sıkıntımın artması üzerine çekilen yeni tomografide hastalıkta ilerleme olduğu görüldü ve tedaviye yeni bir ilaç eklendi.

Tedaviye yeni eklenen ilaçtan 36-48 saat sonra şikayetlerim gerilemeye, kliniğim düzelmeye başladı. Yatışımın sekizinci gününde taburcu oldum.

Evde bir haftalık istirahat sonrası çok sevdiğim işime geri döndüm. Çalışırken hiç 'hastalanır mıyım?' diye korkmadım, bugün olsa yine aynı şekilde çalışırım.


"3 kez plazma bağışında bulundum"

İstanbul Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Ortopedi ve Travmatoloji bölümünden Doç. Dr. Seyit Ali Gümüştaş, şunları söyledi :

16 Mart tarihinde yoğun mesai sonrası ani başlayan üşüme, titreme ve yaygın ağrıya daha sonraki günlerde kuru öksürük eşlik etti. İlk günlerde semptomatik tedavi uygulandı fakat sonuç alınamayınca Kovid şüphesiyle çekilen akciğer tomografisinde tanı konuldu ve hastaneye yatışım yapıldı. Aynı gün alınan sürüntü sonucum pozitif çıktı. 5 günlük yatışta ilaç tedavisi verildi ve semptonlarım gerileyince evde karantina şartıyla taburcu edildim.
 

Doç. Dr. Seyit Ali Gümüştaş.jpg
Doç. Dr. Seyit Ali Gümüştaş


Şikayetlerinin 2 hafta sonrasında gerilediğini anlatan Gümüştaş, "Alınan 2 kontrol sürüntü örneği negatif çıkınca görevime geri döndüm. Bağış için yaptırdığım testlerde IgG pozitif, IgM negatif çıktıktan bugüne kadar 10-15 gün aralıklarla 3 kez plazma bağışında bulundum. Hastalara ve aileme karşı sorumluluğumdan dolayı halen kurallara uymaya devam ediyorum" ifadelerini kullandı.

"Hasta insanlara daha fazla yardım etmek gerektiğini anlıyorsunuz"

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Sertoğullarından, “9 Mart tarihinde ilk vakaları görmeye başladık. Hastalarla temasımız kontrollü bir şekilde oluyordu. 29 Mart günü bir halsizlik hissettim, daha sonra bu şikayetlerim arttı. Bunun üzerine 31 Mart’ta test yaptırdım, tomografi çektirdim. O gün hemen Kovid enfeksiyonuyla uyumlu çıkarken, ertesi gün de PCR testimin pozitif olduğunu öğrendim. Hemen karantinaya alındım ve tedavim başladı” diye konuştu. 
 

Prof. Dr. Bünyamin Sertoğullarından.jpg
Prof. Dr. Bünyamin Sertoğullarından


"Başlarda halsizlik vardı; ancak bu durum zamanla çok ciddi bir hal aldı" diyen Prof. Sertoğullarından, hastalık sürecini şöyle anlattı:

Normal hayati işleri yapmayı bile zorlayacak kadar halsiz seviyeye geldim. Daha sonra çok ciddi eklem ağrılarım oldu. Özellikle bel bölgemde, bacaklarıma doğru yayılan. 10 gün kadar bu süreci ağır şekilde yaşadım. 10 gün sonra ki, bu uzun bir süre; beni endişelendiren ve korkutan bir süreç oldu. 10. günün sonunda, kendimde iyi hal hissettim. Sonraki 10 günde şikayetlerim hafifleyerek geçti. Testlerim de negatif çıktı. Görevime başladım, ek izin almak istemedim. Çünkü, hastanemiz bu konuda çok önemli bir merkez, çok büyük hasta yükünün olduğu bir yerde.


Prof. Sertoğullarından, "Tabii süreç uzayınca insan, 'Acaba iyi olmayacak mıyım? Hayatımın sonlanmasına neden olacak mı?' diye korktum. İnsan ailesini ve yapacaklarını düşünüyor. Ruhen, ağır bir süreç. İnsanı psikolojik olarak yoran bir süreç oluyor" şeklinde konuştu.

"İyileşince birçok şeyi sorguluyorsunuz" diyen Sertoğullarından, şu ifadeleri kullandı:

Sağlık ne kadar önemli; ne kadar büyük bir değerlenmemiz ve mutlu olmamız gereken varlıklar olduğunu anlıyorsunuz. Hasta insanlara daha fazla yardım etmek gerektiğini anlıyorsunuz. Bu nedenle, bir an önce çalışmaya başlamam gerektiğini hissettim ve hemen çalışmaya başladım.


"Moral bozukluğum olmasın diye de sosyal medyayı takip etmedim"

Mehmet Akif Ersoy Çanakkale Devlet Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Ufuk Tali, yaşadıklarını anlattı:

Hastanede arkadaşlarımızla birlikte sahada çalışıyoruz. Şehrimizin en büyük hastanesi bizim hastanemiz, o yüzden hasta sirkülasyonumuz çok fazla ve sonuçta bir şekilde bu virüs bana da bulaştı. Halsizlik, nefes almada zorluk, tat ve koku alma duyularımda azalma oldu. Tanı testini yaptırdım, pozitif çıktı.

Uzmanlarımızla görüştük, hastanede yatmadan bu süreci atlatma kararı aldık. Aileme bulaşmaması için de ayrı daire kiraladım. İlaç tedavime başladım. Ben 36 yaşındayım alkol, sigaram yok. Ayrıca ek rahatsızlığım da yok, o yüzden rahattım. Moral bozukluğum olmasın diye de sosyal medyayı takip etmedim. Hiçbir dönemde umutsuzluğa kapılmadım.


Tali, "Süreç içerisinde kliniğim düzelmeye başladı. Bir nevi inzivaya çekildim. Süreçte de ilaç tedavisine bağlı barsak sıkıntılarım oldu bir dönem, şu anda hiçbir şikayetim yok. İki hafta sonra kontrol testlerim negatif gelince hastaneye arkadaşlarımızın yanına tekrardan döndüm" dedi. 
 

Opr. Dr. Ufuk Tali, .jpg
Mehmet Akif Ersoy Çanakkale Devlet Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Ufuk Tali​​​​​​​


"Bizim işimizin fıtratında var bu tedbirimizi alıp savaşmaya devam ediyoruz" diyen Tali, şöyle konuştu:

Nasıl ki asker polisimiz, 'Ben şehit olmak istemiyorum' diyemiyorsa, bizler de sağlıkçıyız 'Hasta olmak istemiyorum' demeye hakkımız yok. Yeter ki gereken tedbirleri alalım. Tedaviden sonra  hastalığım 14 gün içerisinde geçti. Bundan sonraki süreçte de yoğun bakım hastalarımıza kan plazma bağışı yapıp devletimize olan tedavi borcumu ödemek istiyorum.


"Tam bir yenilmişlik duygusu var. Artık yol bitti, toprak kokusu geliyor"

Yaşadığı süreci günlüğüne yazdığını anlatan Medipol Mega Üniversitesi Hastanesinde Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, bu süreç ile ilgili korona günlüklerinden dikkat çeken bölümleri şöyle sıralıyor:

Ağrılar uyumamı engelliyor. Bacak kaslarımda, kalça kemiklerimde ve eklemde dayanılmaz ağrılar var. Hiçbir pozisyonda rahat edemiyorum. Diş ağrısında bile kullanmadığım ağrı kesiciyi almak için kalkıyorum yataktan. Yürümem bile zor.

Bugün ikindi vakti başladı. Arabayı bile zor kullandım. İlk başta bel fıtığı gibiydi; ama şiddeti ve yeri değişti. Dayanılmaz boyutta.

Telefonuma mesajlar geliyor. Çok kızıyorum gecenin 12’si, bu saate geniş gruplara mesaj atanlara. Off ağrı! Çok fazla dikkatimi dağıtamıyorum. Telefonu istemsiz elime alıyorum. Asistanım Egemen mesaj atmış. Hayırdır bu saatte genelde atmaz.

'Hocam testiniz pozitif çıkmış, benimki de pozitif çıkmış.'

Durumunu soruyorum; iyi şükür. Şikayeti yok. Aslında tahmin ediyordum evde izolasyon şartlarını da oluşturmuştum bu nedenle. Ama pozitif çıkması bir başka. 

 

Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu.jpg
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu

 

10. gün, sanki veda günü gibi. Hiç bu kadar kötü olmamıştım. Bugün hiç yataktan çıkamadım. Bacaklarımı dahi oynatamıyorum. Nefes darlığım arttı. Yoğun bakım aletleri ile odada takip edilecek artık. İşler ciddi. 

Öksürük kesiyor düşündüklerimi. İçimde bir gıcıklanma ve kıpırdanma ile. Akıntı geliyor. Peçeteye tükürüyorum. Kan. Ciğerlerimden kan geliyor.

Cidden işler kötü gidiyor. Hemşire hanımı arıyorum sabah alınan kan sonuçlarımı soruyorum. Biz göremiyoruz hocam diyor.

Düne kadar görüyordunuz. Rica edin nöbetçi doktor bana sonuçların resmini göndersin.

Burnum kendiliğinden kanıyor. Kanamayı durduran hücreler aşırı düşmüş olmalı. DIC denilen özel bir şok tablosuna giriyorum galiba.

Tansiyonuma bakıyorum 86/49 şükrediyorum beyin kanaması ihtimali düşük.  Ama şok tablosu bu!!

Eşim geliyor. Çok üzülüyorum ona da. Ev, çocuklar, ben. Trombosit sayımı soruyorum. Biraz düşmüş düne göre diyor. 

​​​​​​​İlaç temin edilecek. Dua ediyorum. Acılarımın hafiflemesi ve akıbet neyse onun artık kolaylaştırılmasını istiyorum. Aynı cümleler dönüyor dilimde.

 

'Yarabbi her şey senin elinde' diyorum.  Tam bir yenilmişlik duygusu var. Artık yol bitti. Toprak kokusu geliyor. 
​​​​​​​
Geri dönüşlerdeki meşhur motto geliyor aklıma 'nerede kalmıştık'. Yo, bu kadar yaşanmışlık sonrasında kaldığım yerden devam etmem çok zor.

Her tecrübe şeyler katmalı ya da çıkarmalı hayattan. Değiştirmeli bazı şeyleri. En azından kelimelerin ruhunu. Mesela 'gelecek' kelimesi artık eski 'gelecek' değil. İçindeki 'ben' artık emanet duruyor. Ama hayat bir nimet. 

Şükür diyorum, aileme, tüm içtenlikle iyiliğimi isteyen arkadaşlarıma, dostlarıma, canımı güvenerek teslim edeceğim hocalarıma ve sınıfta dahi kalsa emeğe içtenlikle teşekkür eden öğrencilerime, asistanlarıma geri döneceğim için.


​​​​​​​

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU