Mısır'da Kovid-19'un yol açtığı toplumsal damgalama virüsten daha hızlı yayılıyor

Yoksullardan ayrıcalıklılara, eğitimlilerden okuma yazma bilmeyenlere kadar iyileşenlerin çoğu, dışlanma korkusu yüzünden koronavirüse yakalanmış olduklarını itiraf etmeyecek

Salgın nedeniyle Mısır Gıda Bankası dışında yardım almayı bekleyen Mısırlılar (AFP)

Britanyalı koronavirüs kurbanlarının aileleri, sevdiklerine veda etmeyi göze alamıyor çünkü çoğunun cenaze törenlerine katılması kati surette yasaklandı. Mısır'da tecrit önlemlerinin o kadar da sıkı olmamasına rağmen yaşamını yitiren birçok Mısırlı koronavirüs hastasının aileleri, virüsün etrafında yaşanan damgalanma nedeniyle yakınlarının cenazelerini polis müdahalesi olmadan gömemiyor.

Geçen hafta bir doktor, hastalarından birinden Kovid-19 kaptıktan sonra hayatını kaybetti. Doktorun ailesi, cenazeyi Mısır'ın Delta bölgesindeki köyüne gömmek üzere teslim aldığında onları durdurmaya çalışan yüzlerce öfkeli insanla karşılaştı. Güruhun savunması, cenazenin koronavirüsü köylerine bulaştırabilecek bir kaynak olabileceği şeklindeydi. Polis ekipleri, protestocuları dağıtmak ve doktorun bedeninin nihayet huzura kavuşmasını sağlamak için göz yaşartıcı gaz kullanmak zorunda kaldı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Başka bir doktor da Facebook'ta yaptığı paylaşımda, solunum hastalıkları hastanesinde çalıştığını öğrenen komşularının Kahire'deki apartmandan taşınmasını istemesinden şikayet etti. Apartman sakinlerini koronavirüs kaynağı olmadığına ikna etmek için o da polisi aramak zorunda kaldı.

Mısır'da giderek artan bu damgalama, fiziksel belirtilerin çoğunu göstermeseler bile koronavirüse yakalanmış kişilerin sosyal ve ekonomik yaşamlarının uzun süreli bir etkiye maruz kalabileceği anlamına geliyor.

Avrupa'daki halklar da geçmişteki salgınlar esnasında genelde ırkçı bir ima altında yargılanmaya ve damgalanmaya maruz kalmaktan daha az utanç duyuyor değildi. Avrupa'da Kara Ölüm'ün en yıkıcı dalgasının yaşandığı sırada 1347'de Renanya civarında yaklaşık bin Yahudi aile, kuyulara ve gıda kaynaklarına mikrop bulaştırmakla suçlandıktan sonra yok edildi. Daha sonra yoksullar da Yahudilere katıldı. Milano'daki muhafızlara ve sağlık görevlilerine, Yahudilerin ve yoksulların evlerinin temiz tutulduğundan emin olmak için bu haneleri tekrar tekrar ziyaret etmeleri talimatı verildi. Doktorlar ve sağlık çalışanları da kişisel kazançları için hastalığı devam ettirmekle suçlananlar arasındaydı.

Elbette bu türden aleni ayrımcılık, Avrupa koronavirüs pandemisiyle karşı karşıya kalmadan çok önce bu kıtadan kayboldu ancak şimdiki damgalama farklı bir şekilde dal budak salıyor: Koronavirüsün kaynağının Çin olması hasebiyle pandeminin körüklediği ırkçılığın en ağır kısmını Batı'daki Asyalılar göğüslüyor. "Çin virüsü" ifadesini kullanmakta ısrar eden Donald Trump, yönetiminin ABD genelinde Kovid-19'u kontrol altına alma becerisinden daha hızlı bir şekilde damgalamayı ve ırkçılığı yaymak için üzerine düşeni yapıyor.

Ancak Mısır ve tüm Ortadoğu'daki Kovid-19 damgalamasının büyük kısmı kesinlikle ortaçağdan kalma. Yoksullardan ayrıcalıklılara, eğitimlilerden okuma yazma bilmeyenlere iyileşenlerin çoğu, virüse yakalanmış olduklarını itiraf etmekten çekiniyor. Böylesine tehlikeli bir ifşanın, kendilerinin ve ailelerinin dışlanmasına neden olabileceğine kanaat getirmiş haldeler.

Bir doktoru bölgelerindeki mezarlığa gömmeyi reddeden Mısırlı köylüler ve aynı şeyi Tunus’un birçok şehrinde yapanlar, virüsün mahiyetinin ve onun etrafında dönen geniş çaplı paniğin yarattığı cehaletin mağduru olmakla suçlanıyor, ki bu belki de anlaşılabilir bir kusur. Cambridge Üniversitesi'nde modern tarih profesörü Halid Fehmi, "Pandemi zamanlarında bu kesinlikle normal" diyor.

Yeni virüslerle baş ederken hepimiz kolayca cahil kişilere dönüşüveriyoruz çünkü bu virüsler hakkında yeterince bilgi sahibi değiliz ve ölümcül oldukları için de her birimiz onlardan korkuyoruz.

Ancak bir pandemi sırasında yaygın görülen cehalet, aynı zamanda bir yönetim ve iletişim sorunu. Mısır hükümeti halka net ya da destekleyici bir mesaj vermedi. Uzmanlar, hükümetin medyada sergilediği hünerleri genelde kibirli olarak nitelendiriyor: Halden anladıklarını gösterecek herhangi bir emareden yoksun ya da virüs ve virüsü kontrol altına almak için harcanan ulusal çabaya dair hakikaten hiçbir hayati bilgi içermeyen robotik briefingler.
 


Mısır medyası tamamen Abdulfettah Sisi hükümetinin kontrolü altında olduğu için gazetecilerin çoğunun, liderleri sorumlu tutma ya da sahnelenen kof stratejiyi sorgulamaya dair en ufak bir şansı yok. Son 30 yılda Mısır medyası hepatit C, çocuk felci ve bilharyaz risklerine ve bu hastalıkların bulaşmasına yurttaşları karşı uyararak kamu sağlığı kampanyaları yapmakta ustalaşmış olsa da öte yandan daha önce böylesine sıkı baskı ve sansür şartlarında faaliyet yürütmemişti.

Hükümet becerisi ve gizli gündemlere yönelik şüpheler Mısır için yeni değil. Ülkede 1841'de yaşanan kolera salgını sırasında tecrit edilme korkusu, bazı yurttaşların hastalık kapmış akrabalarını -bazen bu kişilerin ölümüne kadar- evlerinde saklamasına neden olmuştu.

Damgalama, hükümetin mesajını iletmede başarısız olmasının sonucu ve daha da önemlisi, şu anda sosyal-psikologlara ne kadar da acil ihtiyaç duyduğumuzu hatırlatıyor. Onlar da toplumsal damgalamaya karşı "aşı" bulma mücadelesinde  virologlar kadar sıkı çalışmalı.  

 

 

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU