Türkiye’nin para meselesi…

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP

Hani ülkemizin fazlasıyla ‘kutuplaştığı’ söyleniyor ya, tabir eğer yerindeyse, bu bahsedilen ‘kutuplaşma’ sanırım en çok ‘gerçeklik’ algısında yaşanıyor.

Türkiye’de çıplak gözle görülebilen en az birkaç farklı ‘gerçeklik algısı’ var. Dünya sokaktan başka görünüyor, iktidardan başka, muhalefetten başka…

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, salgın krizinin ortalık yerinde, “Türkiye, böyle bir küresel sürece belki en hazırlıklı, en tedarikli ve altyapı itibarıyla güçlü giren ülkelerden birisi. İnşallah bu süreçten de en pozitif ve olumlu kazanımlarla çıkacak ülke olacak” diye konuşmuştu.

Muhalefet bu söylemle bir aya yakın zamandır dalga geçiyor.

Sokaktan ise hem hükümet, hem iktidar yabancı birer nesneymiş gibi görünüyor.

Halk şaşkına dönmüş vaziyette. Günlük iaşesinin derdine düşen epey bir nüfus var.

Günübirlik kazanıp harcayan ve sayısı hiç de az olmayan kesim tam bir çaresizlik içinde, devlet kurumlarının kapısını aşındırıyor.

İşsiz kalanlar devlet kurumları arasında, suratlarında mikrop yuvası olmuş uyduruk maskelerle şaşkın şaşkın mekik dokuyor.

Bir de bakıyorlar ki, onlar o daire senin, bu kurum benim diye dolaşırken cep telefonlarına bir SMS gelmiş ve hükümet onlardan 10 lira para bağışlamalarını istiyor!


Kriz nasıl yönetilemiyor…

Yaşadığımız salgın hastalık krizinin sağlık boyutu nasıl yönetiliyor, bilemiyoruz.

Resmi açıklamalara bakılırsa, mart ortasına kadar hiç vakaya rastlanmayan ülkemiz şimdi vaka sayısında dünya sıralamasında her geçen gün yükseliyor. Bu bir başarı olmasa gerek...

Salgın krizinin iktisadi tarafı ise sonuçları daha uzun vadeye yayılacak trajik bir durum yaratıyor.

Salgının etkinliği ne kadar sürecek bilmiyoruz ama pek çok ülkede birkaç aylık planlar yapılıyor.

Türkiye ise, sokağa çıkma yasağı skandalı gibi gelişigüzel hareketlere sahne oluyor.

Hazine ve Maliye Bakanı tarafından çizilen pembe tabloya rağmen, ortada iktisadi bir plan olmadığını da anlıyoruz.

İktidar telaş içinde para bulmaya çalışıyor. Çünkü Türkiye’nin parası yok ve bunu cümle alem biliyor.

Muhalefet bile, “Para basın, yapacak bir şey yok” diyor.

Para sıkıntısı sağlık tedbirlerinin önüne geçiyor. Çalışması hayati bir zorunluluk olmayan işçiler ücretli izne çıkarılamıyor.

Sokağa çıkma yasağı piknikçileri engellemeye yönelik olarak hafta sonu uygulanabiliyor.

Öte yandan, biz evlerimize kapanıp kalmışken, elde avuçta ne varsa nakde çevrilmeye çalışılıyor. Türk Hava Kurumu’nun yangın söndürme uçakları bile ihaleyle satışa sunuluyor.

Doğayı tahrip eden pek çok girişim, salgın günleri fırsat bilinerek uygulamaya konuyor…


Borç bulunabilecek mi?

Ne var ki, SMS’lerle toplanmaya çalıştıkları 10’ar liralardan başlayarak, gelir getirici tüm bu hamleler gerçek bir çözüm sağlamaktan uzak; günü kurtarmaya yönelik…

Türkiye, bir ülke olarak, günübirlik kazanıp yaşayan vatandaşlarının içine düştüğü sıkıntılı durumu yaşıyor.

Türkiye’nin para bulması, yeni kredi imkanlarının yaratılabilmesi konusunda da sıkıntı büyük.

Siyasi güvenilirliği olmayan, nasıl kararlar alacağı meçhul, ekonomi yönetimi güven vermeyen bir profil var ortada.

Kaldı ki, teminat olarak ne gösterilecek?

Amerikan Hazine Bonosu var mı?

Altınlar Londra’ya taşınmadı mı?

Sorular, sorular…

Yine de, ekonomistler, dünyada şu kritik salgın günleri yaşanırken G20 ülkelerinden herhangi birinin ‘batmasına’ izin vermeme eğiliminin ağır bastığını vurguluyor.

Belli koşullarla Türkiye’ye para gelebilir. Şu anda bunun temasları sürüyor, IMF’yi devreye hiç sokmadan para temininin yolları aranıyor.

Zira IMF bir ‘prestij’ konusu yapıldı çok zaman önce…

Durum ne olursa olsun, Türkiye’nin para meselesinde kısmi bir iyileşme yaşayabilmesi, kısa vadede çömleği patlatmaması için, bir an evvel şeffaf bir ekonomi yönetimine ve tabii demokratik bazı adımlar atmasına ihtiyaç var.

Aksi takdirde, bir yama yapılırken diğer tarafından delinen ekonomik yapı sonunda yama tutmaz hale gelecektir.

Ve hiç kimsenin kuşkusu olmasın, en büyük fatura yine halka çıkacaktır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU