Yoksa Trump haklı mıydı: İsrail ve İran bunu mu planladı?

İbrahim Altun Independent Türkçe için yazdı

İllüstrasyon: Annelise Capossela/Axios

Bir süredir tüm dünya, İsrail ve İran arasında giderek tırmanan gerilime kitlenmiş durumda.

Uzun zamandır zaten diken üstünde olan insanlık, yeni bir dünya savaşının ayak sesleriyle ürperiyor adeta.

Öyle ki İsrail-İran hattında gelen haberleri duyan dünya borsaları büyük bir panik yaşadı ve ekonomi piyasalarını inanılmaz bir telaş sardı.

Piyasalar yere çakılırken kaosu seven altın ve gümüş bir anda fırladı. Ülkeler tarafından ardı ardına duyurular yapıldı insanlar uyarıldı.

Birçok yerde seyahatler kısıtlandı, bazı ülkelerin hava sahaları kapandı, uçuşlar kaldırıldı, başta İsrail olmak üzere kimi yerlerde acil durum sirenleri çalındı, panik halindeki insanlar sığınaklara alındı.

Deyim yerindeyse adeta her şey bir anda allak bullak oldu. Uzun süredir kulaklardan eksik olmayan savaş tamtamlarının sesi giderek arttı ve dünyanın başını daha da ağrıttı.

Evet, İsrail ve İran arasında yaşanan son gerilimde herkesin acaba dediği o soru, tüm dünyada bu büyük korku ve paniği doğurdu.

Düşünüyorum da bir korkunun etkisi bu denli tesir ediyorsa dünyaya; korkulan şeyin kendisi yaşandığında kim bilir ne denli yıkıcı sonuçlar doğuracak tüm insanlığa. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Şimdi gelgelelim o korkunun ana kaynağına.

Yani İsrail ile İran arasında yaşananlara... 

İran'ın İsrail'e karşı başlatmış olduğu ve "Gerçek Vaat Operasyonu" olarak adını koyduğu harekât;

Kimine göre bir tür danışıklı dövüş!

Kimine göre cesur bir duruş!

Kimine göre çok tehlikeli bir çıkış! olarak görülüyor.

Peki gerçekten neler yaşandı ve bundan sonra ne olacak? 

Herkesin merak ettiği soru bu olsa gerek.

Öncelikle yaşananları kısaca bir hatırlayalım;

İsrail'in Suriye'nin başkenti Şam'da bulunan İran konsolosluk binasına 1 Nisan'da düzenlediği hava saldırısı sonucunda, İran Devrim Muhafızları Ordusu'ndan 2'si general rütbesinde olmak üzere toplam 7 İranlı askeri danışman öldürüldü.

Bunun üzerine İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, İsrail'in Şam'daki İran konsolosluğuna saldırısının ülke topraklarına saldırı anlamına geldiğini belirterek, "Konsolosluğa saldırdıklarında toprağımıza saldırmış oluyorlar. Şeytani İsrail rejimi bir hata yaptı ve bu hata nedeniyle cezalandırılmalı ve cezalandırılacaktır" açıklamasında bulundu.

İsrail ordusu saldırıdan günler önce önlemler almaya başladı. İsrail Savunma Kuvvetleri, tüm savaş birimlerinde faaliyet gösteren askerlerin izinlerinin iptal edildiğini duyurdu ve tüm yedek askerlerini göreve çağırdı.

İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz ise İsrail'e saldırı düzenlenmesi halinde karşılık vereceklerini ve İran'ı hedef alacaklarını belirtti.

İsrail devlet televizyonu, İran'ın İsrail'e İHA saldırısı başlattığını duyurdu.

Daha sonra İran'ın Devrim Muhafızları Ordusu tarafından bir bildiri yayımlandı.

Bildiride, "İsrail'in Suriye'deki İran konsolosluğuna saldırısına cevap olarak Devrim Muhafızları Ordusu Hava Kuvvetleri, siyonist rejimin topraklarındaki bazı hedefleri onlarca İHA ve füzeyle vurdu" ifadelerine yer vererek operasyonun adını "Gerçek Vaat Operasyonu" olarak duyurdu.

İran Savunma Bakanı Muhammed Rıza Aştiyani, ülkesine yönelik cevap niteliği taşıyacak saldırılara karşı uyarılarda bulundu.

İranlı Bakan, "İsrail'in İran'a saldırması için hava ve kara sahasını açan ülkeler, kararlı cevabımızı alacaktır" ifadelerini kullandı.

İsrail Ordusu, İran'ın İsrail'e yönelik insansız hava aracı ile saldırı başlattığını ve İsrail'in hava savunma sisteminin saldırıya karşı hazır durumda olduğunu açıkladı.

Bu açıklamanın İran'a ait insansız hava araçlarının İsrail'e ulaşmasının saatler alacağını ve tehlike oluşması muhtemel bölgelerde sirenler çalacağını bildirdi.

İran, İsviçre aracılığıyla ABD'yi, Washington'ın İsrail'in karşı saldırısını desteklemesi durumunda ABD üslerinin hedef alınacağı konusunda uyardı.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant yaptığı açıklamada saldırıların ilk büyük dalgasının püskürtüldüğünü ancak çatışmanın henüz bitmediğini vurguladı.

Netanyahu zafer yemini ederek Sosyal medyada, "Önledik, püskürttük, birlikte kazanacağız" paylaşımında bulundu.


ABD'nin "sarsılmaz" desteği

İran'ın İsrail'e yönelik hava saldırısıyla ilgili gelişmeleri Beyaz Saray'da ulusal güvenlik ekibiyle takip eden ABD Başkanı Joe Biden, "İran ve onun uzantılarının tehditlerine karşı İsrail'in güvenliğine olan taahhüdümüz sarsılmaz" dedi.

ABD'nin İsrail'in İran'a ait insansız hava araçları ve füzelerin "neredeyse tamamını" düşürmesine yardım ettiğini belirtti.

İsrail, İran'ın saldırısına çok sert bir karşılık verileceğini açıklarken Tel Aviv yönetimi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni acil toplantıya çağırdı.

İran'ın Birleşmiş Milletler Daimî Temsilciliği Tahran'ın "meşru müdafaa" hakkını kullandığını açıkladı.

Yapılan açıklamada, "İsrail bir hata daha yaparsa, İran'ın cevabının çok daha sert olacağı" belirtildi.

Ayrıca, İran'dan Amerika Birleşik Devletleri'ne de uyarı geldi. İran ve İsrail arasındaki bu çatışmadan "uzak durması" çağrısı yapıldı.

Kısa süre sonra İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Ordusu tarafından İsrail'e düzenlenen saldırıyı değerlendirdi.

Bakıri, "Operasyon başarıyla tamamlandı. Biz bu operasyonu tam bir sonuç olarak görüyoruz ve operasyonun devamına yönelik bir düşüncemiz yok" dedi.

İran'ın "şimdilik bu kadar" mesajı vermesi ve İsrail'in İran'ın bu saldırısında neredeyse hiç zarar görmemesi gerilimi düşürdü.

Tüm bu gelişmelerden sonra Biden Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesinde "ABD'nin İsrail'e desteği tamdır" mesajı yeniledi; bunun yanı sıra İsrail'in İran'a yönelik herhangi bir karşı saldırısına destek olmayacaklarını da belirtti.

Biden, Netanyahu'ya, "bu geceki tabloda İsrail'in kazandığını" ve "İran'ın İsrail'e kayda değer bir zarar veremediğini" söyledi.

Derken İsrail devlet televizyonu KAN, Netanyahu yönetiminin İran'ın saldırılarına karşılık vermekten son anda vazgeçtiğini bildirdi.

Haberde, savaş kabinesi ve bakanlar kurulunun önce salt çoğunlukla İran'a derhal karşılık verilmesini onayladığını ancak Biden ile görüşme sonrası bu kararın değiştiği kaydedildi.

Ve derken gerilim şimdilik "The End" dedi.

Evet, herkesin "Yoksa büyük bir dünya savaşı mı çıkıyor?" diye korktuğu İsrail-İran geriliminde tam olarak bunlar yaşandı. 

Tüm bu olanları okurken sanki aksiyon dolu bir Hollywood filmi izlemiş gibi bir duyguya kapılmış olanlarınız olmuştur mutlaka.

Hani şöyle geçmişe de bakınca böyle düşünenler haksız da sayılmazlar değil mi?

Zira Kasım Suleymani suikastından sonra İran'ın ABD'nin üslerine yapmış olduğu saldırılar sonrasında dönemin ABD Başkanı Trump'ın sözleri kulaklarımızda çınlıyor.

Hatırlayın eski ABD Başkanı Donald Trump ne demişti;

2 Kasım 2023'te Teksas'ta yaptığı seçim konuşmasında başkanlığı döneminde İran'la yaşanan gerilime ilişkin Trump;

İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani'nin Ocak 2020'de ABD tarafından öldürülmesinin ardından İranlı yetkililerin kendisiyle iletişime geçtiğini Tahran'ın, ABD üssüne düzenlediği bir saldırıyı önceden haber verdiğini öne sürmüştü ve şu ifadeleri kullanmıştı.

Bizi aradılar ve dediler ki, 'Dinleyin, başka seçeneğimiz yok. Sizi vurmak zorundayız çünkü kendimize saygımız var.' Bunu anlıyordum. Onları vurmuştuk ve bir şeyler yapmaları gerekiyordu.
 

AP.jpg
Eski ABD Başkanı Donald Trump / Fotoğraf: AP

 

Eski ABD Başkanı Trump, İranlı yetkililerin Amerikan üssünün füze saldırısında isabet almayacağını söylediklerini iddia etmiş ve İran'dan fırlatılan 18 füzenin, 5'inin havada infilak ettiğini diğerlerinin de üssün çevresine düştüğünü belirterek  normalde bu füzelerin oldukça hassas ve isabetli silahlar olduğunu söylemişti.

Hatırlarsanız, İran ordusu 8 Ocak 2020'de ABD'nin Irak'ın Anbar eyaletindeki Ayn el Esad hava üssüne ve Erbil'de Amerikan askerlerinin bulunduğu noktalara en az 22 füze atmıştı.

Ancak o dönemki Amerikalı yetkililer, üslerin saldırı öncesinde boşaltıldığını ve kimsenin zarar görmediğini açıklamıştı.

Ve bugün yine bir benzer bir olay yaşanıyor. 

İsrail'in saldırılarına karşılık yine esip gürleyen ve karşı tarafa yüzlerce füze gönderen bir İran var. Ne tuhaftır ki  yine saldırı öncesi Amerika bilgilendiriliyor.  

Daha tuhafı bunu bu kez Trump değil bizzat İranlı yetkililer söylüyor "saldırı öncesi Amerika'yı da bilgilendirdik" deniliyor. 

Yani açık açık "vaziyet alın geliyoruz" denilmiş oluyor.

  • Evet, İran ciddi manada kışkırtılıyor, hatta diyebilirim ki gerek ABD gerekse İsrail İran'ın bir an evvel kendilerine saldırmasını büyük bir iştahla bekliyor.
     
  • Gerek Hamas lideri Heniyye'nin ailesinin İsrail tarafından hedef alınması gerekse Şam'da bulunan İran Konsolosluğunun vurulması İsrail'in amacına yönelik yaptığı planın bir parçasıydı.

Ne var ki İran bu kışkırtmalara çok büyük bir karşılık verebilecek durumda değil.

Tüm bunlara bakınca diyebiliriz ki İran, Kasım Suleymani suikastında ABD'ye ne kadar karşılık verdiyse bu seferki İsrail saldırılarına da yine o kadar karşılık verdi.

Ve yine dün İran, Amerika'ya ne kadar zarar verdiyse bugün de İsrail'e o kadar zarar verdi.

Dün Amerika'ya yaptığı missillemede İran neyi elde ettiyse bugün İsrail'e yaptığı misillemede de aynı şeyi elde etti. 

Yani bugün yaptıkları dün yaptıklarının bir benzeri olduğu gibi bugün kazandıkları da dün kazandıklarının bir benzeri oldu.

Bu misillemelerle birlikte İran gerek içerde gerekse dışarıda çizilen imajını bir nebze olsun düzeltti.

İran içerdeki halka "Bakın kanımızı yerde bırakmadık Gördünüz mü nasıl da korkuttuk tüm İsrail'i" diyerek içerde güven tazelemeye, dışarıdan da çizilen karizmasını yeniden toparlamaya çalıştı.

Aynı zamanda bunu bir güç gösterisine çevirerek de bölge ülkelerine de kendince bir mesaj vermiş oldu.
 


Peki İran'ı kışkırtmak için yaptığı saldırılarda İsrail neyi amaçladı ve bu saldırılar sonrasında ne kazandı? 

Evet, İran'ın attığı hiçbir füze İsrail'in bir tavuğuna bile değmedi bunun yanında İran'ın attığı her füze İsrail'e bir taşla çok kuş vurma fırsatı verdi.

Dikkat edin!

Şu an herkes İsrail-İran savaşını konuşuyor.

Farkında mısınız bilmem ama Gazze bir anda unutulup gitti.

Hatta bir çoğunuz bu yazıyı okurken bile Gazze'yi unuttu ve tümüyle İsrail İran gerilimine odaklandı.

Zaten İsrail'in kısa vadede yapmaya çalıştığı şey tam olarak buydu aslında.

Özellikle son zamanlarda gerek içerde gerekse dışarıda Netanyahu yönetimindeki İsrail'e çok yoğun bir baskı oluşmuştu.

Netanyahu hem içerde hem de dışarıda yoğun bir protesto görüyordu.

İşte tam da bu noktada Gazze hususunda dünya genelinde üzerinde oluşan bu baskıdan kurtulmak isteyen İsrail, Gazze'yi gündemden düşürmek ve bu baskıdan kurtulmak için İran'la böyle bir çatışma ortamı oluşturmuş olabilir.

An itibarıyla da bunu başarmış görünüyor.

Zira tüm dünya İsrail İran gerilimini konuşurken ve İran sayısız füzeyi İsrail üzerine gönderirken, İsrail İran'a karşılık verme yerine Gazze'yi ara vermeden vurmaya devam etti. 

Beri taraftan Netanyahu, İsraillilerde oluşan korku ve paniği büyük bir fırsata dönüştürdü.

Zira korku ve panikle oradan oraya koşuşturan ve bir sığınak bulmaya çalışan İsraillilerin o görüntüsünü tüm dünya medyasına aynı anda servis etti.

Medya aracılığıyla bütün dünyaya "işte bakın biz İsrailliler nasıl bir korku ve paniğin içerisindeyiz kendimizi korumak için savaşmak zorundayız" mesajı vererek dünyada farklı bir algı oluşturmaya çalıştı. 

Diğer taraftan da kendini protesto eden İsraillilere de aynı zamanda şu mesajı verdi:

Bakın farkında mısınız hepimiz nasıl bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Biz sizler için mücadele ederken siz kalkıp bizi protesto ediyorsunuz. Bugün yaşadığınız korkuyu unutmayın ve bizi protesto etmeyi artık bırakın...


Yani İran'ın bu saldırıları en çok da Netanyahu'nun elini güçlendirdi.  

Zira Netanyahu hem iç siyasette hem de dış siyasette birçok kozu eline geçirmiş oldu.

Bu yönüyle Netanyahu, düne göre bugün daha da güçlendi diyebiliriz.

Hamas'ın saldırılarını bahane eden İsrail, Gazze'ye girdi şimdi İran'ın saldırılarını bahane edip nereye girecek iyi bakın ve izleyin.

Plan tıkır tıkır işliyor gibi.

Dünya sinekleri konuşurken bataklık daha da büyüyor.

Sonuç olarak Ortadoğu bataklığında İran ve İsrail birbiriyle beslenen iki el gibidir.

Şiizm de Siyonizm de bölgede yayılmak ve güçlenmek için birbirine gereksinim duyar.

Ne var ki durum artık bir varlık ve yokluk noktasına gelmiş durumda ve İran kendisine kurulan tuzağın bir hayli farkında.

O yüzden doğrudan savaşa dahil olmanın kendisi için birçok açıdan bir intihar olabileceğini biliyor.

Bu yüzden İran'dan fiili olarak çok büyük bir misilleme beklemek reel açıdan çok da doğru olmazdı.

Unutmayalım ki ülke ekonomisi kötü olan ve tüm bunların yanında kendi içinde de iç karışıklıklarla uğraşan bir İran var karşımızda.

Hâl böyleyken İran, İsrail ile direk savaşmak yerine bu savaşı kendi yerine yapabilecek güçlere destek verecektir.

Bu çerçeveden bakınca Lübnan'daki Hizbullah güçleri ana karargâh görevini üstlenirken Yemen İran için stratejik bir karakol görevi görecektir.

Uzun lafın kısası bugün birinci perde oynandı ve bir sonraki perde Lübnan'da açılacak!

Yahut birinci raund bitti de diyebiliriz.

Şimdi sırada taktik değerlendirmeleri yapmak için köşede bekleyen akıl hocalarına danışmak var.

İran, abisi Rusya'ya giderken;

İsrail, hamisi Amerika'ya soracak:

Nasıldık, iyi oynadık mı, şimdi sırada ne var?


İran'ın ABD ve İsrail'in hedefinde olduğu artık iyice aşikâr.

Büyük ihtimal İsrail bu süreçte İran'a savaş açmak isteyecek, ne var ki ABD, İsrail'e "benim başkanlık seçimlerim var sonrasını bekle" diyecek.

Bunu biliyoruz. 

Peki namlunun ucunda duran İran, Ukrayna'nın kapısını vuran Rusya'dan ne isteyecek?

Putin'den ne işitecek?

Asıl bilinmez belki de bu!

Anlaşılan o ki herkes ABD'deki seçimleri bekleyecek.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU