DEVA Partisi eski İstanbul il başkanı Erhan Erol'un geçen hafta içinde eski partisi hakkında yaptığı açıklamalar kamuoyunda oldukça ses getirdi.
Kurulduğu günlerde kamuoyunda heyecanla karşılanan ve büyük bir beklenti yaratan DEVA Partisi'nin bu beklentileri karşılayamadığı artık genel bir kabul görüyor.
Parti genel merkezi ve teşkilatlarında yaşanan çok sayıda istifa ve çözülme nedeniyle DEVA'nın adeta varoluşsal bir kriz içine sürüklendiği görülüyor.
Esasen DEVA Partisi açısından gelinen bu nokta bir sürpriz sayılamaz. 2023 genel seçimlerine yaklaşık altı ay kaldığı günlerde (6 Aralık 2022), muhafazakâr sağ siyaseti yakından takip eden ve bu çevrede saygı duyulan bir gazeteci olan Fehmi Koru, Metropoll anket şirketinin Kasım 2022 araştırmasına göre kararsızlar dağıtılmadan yüzde 0,8 görünen DEVA Partisi'nin neden bu durumda olduğunu şu sözlerle sorguluyordu:
(…) Şu soruya makul bir cevap bulamıyorum: İktidarın zaafları bu denli ortaya çıkmışken, muhalefette İYİ Parti şöyle ya da böyle ilgi görürken, DEVA parti[si] kendisine taraftar bulmakta neden zorlanıyor?
Daha da tuhafı, her geçen gün oylarını artırma[sına] tanık olunması gerekirken, kamuoyu yoklamalarına da yansıyacak biçimde (…) partinin gördüğü ilgi son zamanlarda azal[ıyor].
DEVA Partisi'nin neden beklentileri karşılayacak ölçüde başarı elde edemediği soruları TV Programlarında, ikili sohbetlerde, STK toplantılarında, siyasi toplantılarda sıkça tartışılmaya devam etmektedir.
Zira DEVA Partisi'nin başarısızlığı yalnızca kendi siyasal serüveni ve tabanı açısından değil, bir bütün olarak merkez sağ siyaset açısından da oldukça önemlidir.
Bu açıdan DEVA Partisi önümüzdeki süreçte muhalefetin yeniden şekillenmesi, yeni hareketlerin ortaya çıkması ve var olan aktörlerin kendilerine yeni rotalar belirlemesinde adeta kerteriz noktası olarak alınması gereken bir örnek teşkil etmektedir.
Çünkü hatırlanacak olursa 2019 yerel seçimlerinde muhalefetin yükselişi genel seçimler için büyük bir umut kaynağı olmuştu.
Bu süreçte gittikçe erimekte olan AK Parti'den kopmalarla birlikte merkez sağda büyük bir hareketlenme olacağı düşünülmüştü. DEVA da bu zemin üzerine kurulmuştu.
Peki kuruluş döneminde anket şirketlerinin yüzde 11-12 civarında bir potansiyel ölçtükleri DEVA neden kamuoyunda bu karşılığı bulamadı?
Başlangıçta elverişli bir zemin ve büyük bir potansiyel var iken, aradan geçen 4 yılın ardından tüm bunlar heba olmuşsa, temel problem kaynağının DEVA'nın siyasal stratejisi ve buna bağlı olarak geliştirdiği söylemlerinde aranması gerekmektedir.
Bu noktada belirtilmesi gerekenler 7 başlık altında toplanabilir.
İlk olarak, DEVA Partisi'nin kuruluş aşamasında güçlü bir görüntü ortaya koyamadığı ifade edilmeli.
Zira Türkiye'de siyasal tarihe bakıldığında merkez sağ partiler açısından güçlü bir biçimde ortaya çıkmanın önemi yadsınamaz.
DEVA, ilk kertede Davutoğlu hareketiyle birlikte hareket etmek veya milletvekili transferleri ile grup kurmayı tercih etmedi.
Babacan, partinin kuruluş döneminde "en az 20 vekil" ile işe başlayabileceklerini ancak ilk başta başka partilerden milletvekillerine kapıyı bilinçli olarak kapattıklarını ifade etti.
Bir müddet sonra bu kapıları açtığını söyledi ancak hiçbir milletvekilini partiye katılma hususunda ikna edemedi.
Öyle görünüyor ki, partinin zayıf görüntüsü nedeniyle bu transferler artık mümkün olamadı.
İkinci olarak, kuruluşun ardından kamuoyunda Babacan ve ekibinin geçmişle hesaplaşacağı beklentileri yoğun bir hal aldı.
Bunun adeta bir samimiyet göstergesi olarak kodlandığı söylenebilir. Ne var ki, bu çağrılara DEVA kanadından güçlü ve doyurucu cevaplar gelmedi.
DEVA'nın görünen yüzlerinin büyük bölümü AK Parti'den kopan siyasetçilerdi. Dahası bu siyasetçiler, DEVA tarafından 'kötülüklerin anası' olarak resmedilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine 2017'de koşulsuz destek veren isimler olmasına rağmen geçmişe yönelik bir muhasebe neredeyse işine hiç girişilmemesi DEVA'nın "yeni ve umut veren" parti görüntüsünü oldukça zayıflattı.
Böylece DEVA Partisi'nin tüm söylemlerinin öbeğinde yer alan parlamenter rejime geçiş samimi biçimde topluma anlatılamadı.
Daha da vahimi Babacan'ın AK Parti anlatısı geçmişle hesaplaşmaktan öte, AK Parti'nin siyasal serüvenini ters-düz edecek ölçüde uçuk biçimde kurgulanmıştı.
Babacan'a göre AK Parti'nin altın çağı olarak işaret edilen dönemde başarı büyük ölçüde kendi varlığıyla ilişkiliydi.
Yani AK Parti+Babacan= Başarılı Dönem olarak resmedilirken, AK Parti-Babacan= Başarısız Dönem olarak formüle ediliyordu.
Böylece başarı Babacanlı döneme yazılırken, başarısızlık Babacan'sız döneme havale ediliyordu.
DEVA Partisi'nin siyasal stratejisinin temel dayanağı Erdoğan'ın varlığını görmezden gelen bu kurgu üzerine bina edildi.
Bu anlatının tarihsel gerçekliği bağlamında kabul edilebilirliği bir yana dursun, söz konusu formülasyonun AK Parti tabanında geniş bir karşılık bulmasını beklemenin oldukça zorlama olduğu görmezden gelinerek tam da bunu hedefleyen bir siyasi strateji oluşturuldu.
Bu stratejinin en önemli sonucu ise AKP'nin geçmişteki politika ve söylem tercihlerinde herhangi bir hata görmemesi ve başarıyı yalnızca kendi şahsına endeksleyen bir yaklaşımı ortaya çıkarması sebebiyle DEVA'nın AK Parti'den bir şekilde tasfiye edilmiş küskünler hareketi görüntüsünü belirginleştirmesi oldu.
Konunun genişliği nedeniyle burada bir virgül koyalım. Haftaya devam edeceğiz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish